Çocukluk ve Ergenlik Depresyonunda Sık Gözlenen Bilişsel Çarpıtmalar

Depresyon yaşayan biri için dışarı çıkıp hafif bir yürüyüş yapmak önemli ve zor bir iştir. Ancak bu durum aşırı derecede küçümsenebilir. "Yürüyüş yapmam o kadar da önemli değil" şeklinde düşünülebilir. Buna benzer düşünce şekli, depresyonda çok sık rastlanan bir düşünce çarpıtmasıdır.

Çocukları ya da ergenleri depresyona sürükleyen bir veya birkaç düşünce biçimi vardır. Psikoterapi bu düşüncelerin normal hale gelmesine yardım eder. Ancak düşünce çarpıtmaları somut düşünce yeteneği ile gelişir. Bebeklerde düşünce biçiminden ziyade davranış ve duygu gözlenir. Bundan dolayı daha çok çocuk ve ergen için depresyon tedavisinde önemli olan bazı çarpık düşünce biçimlerinden bahsetmekte fayda var. Bu çarpıtmaların bilinmesi, her anne baba için önemlidir.

1) Genellemede Aşırılık: Çocuk yaşadığı bir olumsuzluğu farklı alanlar için de geneller. Matematik dersinin sadece bir sınavından başarısız olan bir çocuk “her zaman matematikte başarısızım” düşüncesine sahip olabilir. Ya da matematik öğretmenini sevmeyen bir çocuk, “bütün öğretmenler sevimsizdir” şeklinde bir düşünce biçimi geliştirebilir. İlkokul çocuğu, derslerde başarılı olmak için, okula dair olumlu düşüncelere sahip olmalıdır. Bu olumlu düşünme, daha çok öğretmenin kendini sevdirmesiyle başlar. Öğretmeni seven çocuk, dersi de okulu da sevmeye başlar. Bir bakıma genelleme çocuklarda çok sık rastladığımız bir düşünce biçimidir. Ancak bir çocuk için bu düşünce biçimi çökkün bir ruh halinin de temelini oluşturabilir. Çocuk bir ya da birkaç olaydan hareketle genel bir sonuca varır. Bu genelleme ilgili olsun ya da olmasın başka durumlara da yayılır. Bu düşünce sonucunda çocuk ya da ergen, kendini suçlar ve değersiz hisseder.

2) Cımbızlama (Seçici soyutlama): Olumlu bir yaşantı içerisinde yer alan olumsuz bir durum cımbızla çekilir. Önemli bir gün için şiir okuyan bir çocuk, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından tebrik edilse de alkışlansa da şiir okurken unuttuğu küçük bir satırı büyük bir dert haline getirebilir. Alkışlanması, öğretmeninin tebrik etmesi çok da önemli değildir. “Şiir okurken yanlış yaptım. Bu benim başarısız olduğum anlamına gelir” gibi bardağın boş tarafı vurgulanır. Çocuk yaşadığı bir olayda küçük bir ayrıntıya takılmıştır. Bu düşünce biçimi de çocuklarda gözlenebilir. Çocuk alkışlandığını, tebrik edildiğini, şiirin bir satır hariç tümünü tamamen ezbere okuyabildiğini görememektedir. Bir anlamda seçici bir körlük geliştirmiştir.

3)Kutuplaştırma: Bu düşünce biçimi, her şeyin ya siyah ya da beyaz olduğunu düşündürür. Ancak dünyamız bu düşünceye izin vermiyor. Dünyada mutlak bir şey yoktur. Ancak bu düşünce çarpıtmasına göre bir şey ya iyidir ya da tamamen kötüdür. Ortası yoktur. Ya hep ya hiç tarzı düşünce biçimi de denir. Sınavlara hazırlanan bir çocuk “eğer tüm derslerde tam not alamazsam bu benim başarısız olduğum anlamına gelir” şeklinde bir düşünce geliştirebilir.  Sadece öğretmeninin bir özelliğini sevmeyen çocuk, “öğretmenimin şu özelliğini sevmiyorum” diyeceği yerde “öğretmenim kötü” diyebilir. Bütün yaşanılan olumsuz ya da olumlu yaşantılar her zaman ikiye ayrılır. Ya olumludur ya da olumsuz, başka bir seçenek düşünülemez. Bu düşünce biçimi depresyona temel oluşturabilir. Yaşanan olaylar, hep kötüye yorumlanır. Bu yorum umutsuzluğu, başarısızlığı pekiştirebilir.

4) Kişiselleştirme: Ortaya çıkan olumsuzluklarda hiçbir kanıt ve neden olmadan çocuk kendini suçlar. Bu suçlama eğilimi, hiçbir nedene bağlı değildir. Anne baba boşanmalarında, tartışmalarında çocuklarda sık gözlenen bir düşünce biçimidir. Çocuk, “annemle babamın tartışması benim yüzümden” diyebilir. “Annem benim yüzümden boşandı” diyebilir. Bundan dolayı çocuklarımızın düşünce biçimlerine yönelik ilgili olmakta fayda var. Kişiselleştirme düşüncesine sahip bir çocuğunuz varsa, bunun için yardım almanız gerekebilir. Çünkü bu düşünce biçimi, depresyon yaşayan bir çocuğun düşünce biçimi olabilir ya da çocuğun zamanla depresyon geçirmesine neden olan bir düşünce biçimi olabilir. Kişiselleştirmede yoğun bir suçluluk duygusu vardır. Çocuk bir şeyleri düzeltemediğine dair yetersizlik ve suçluluk içindedir. Bu duygular,  depresyonda yaşanan en temel duygulardandır.

5) Felaketleştirme: Matematik yazılısında zayıf alan bir çocuk “ eyvah sınıfta kalacağım” şeklinde düşünebilir. Küçük bir olumsuzluk, felaket tellalı gibi ifade edilir. Daha çok geleceği tahmin etmeye yönelik bir düşüncedir. Bu tarz düşünce biçimi, kişiyi depresyona, kaygı bozukluklarına sürükleyebilir. Şiir ezberlerken çocuk bir anda “heyecanlanıyorum şiir okurken kesin öleceğim” şeklinde bir düşünce geliştirebilir.

6) Olumluyu olumsuzlaştırma: Var olan olumlu bir durum, şans eseriymiş gibi al

7) Sıfatlaştırma: Sınıfta başarı sıralamasında otuz öğrenci içinden beşinci olmasına rağmen “ben bir hiçim” düşüncesi oluşabilir. Bu düşünce biçiminde toptan bir yargılama ve değerlendirme vardır. Çocuk birinci değildir fakat sonuncu da değildir. Ancak bu çarpık düşünce çocuğun “başarısızım, bir hiçim” gibi kendini etiketleyen bir düşünme biçimine yol açabilir.

8) Akıl okuma: Çocuk veya ergen; arkadaşının kendisi hakkında ne düşündüğünü bildiğine inanmasına dair bir düşünce biçimidir. Bu düşünce biçiminde olayla ilgili farklı nedenler araştırılmaz. Yanından geçen bir arkadaşının kendine neden selam vermediğini sorgulamak yerine “beni işe yaramaz biri olarak düşünüyor” şeklinde onun ne düşündüğünü bildiğine dair bir düşünce geliştirebilir. Depresyon yaşayan özellikle ergenlerde bu ve buna benzer düşüncelerin yoğun olduğu unutulmamalı. Bundan dolayı bu düşünce biçimlerinin geçerliliğinin tespiti ve düzeltilmesi için bilişsel terapi diye adlandırılan bir tedavi süreci gerekebilir.

9)Zorunluluk düşüncesi ya da –meli, -malı düşünme: Bu düşünme biçiminde, kişi kendisinin nasıl davranması gerektiğine dair, yasalar ve kurallar oluşturur. Bu kurallar başkalarından da beklenir. Bu kurallar delindiğinde her şeyin kötü gideceğine dair bir abartı görülebilir. Çocuk “her zaman tam not almalıyım tam not alamazsam bu başarısız olduğum anlamına gelir” şeklinde düşünebilir. Başarılı olmanın ölçütünü, tam not almak olarak ifade edebilir. Çocuğun düşünce hayatında her zaman her şey en iyi şekilde yapılmalı düşüncesi hâkimdir. Çocuk her zaman neşeli olmalıyım şeklinde bir düşünceye sahipse ve depresyon geçiriyorsa bu düşünce biçimi çocukta yoğun suçluluk duygusu oluşturabilir.

10) Duygusal Çıkarsama: Canı sıkılan bir çocuk, hayat sıkıcıdır, diyebilir. Mutsuz olan çocuk, hiçbir şeyin anlamı olmadığını düşünebilir. Çocuk yaşamış olduğu yoğun duygularından mantıklı bir çıkarımda bulunur. Böyle hissediyorsam bu doğrudur. Şeklinde bir düşünce geliştirmiştir. Bu düşünce biçimi de depresyonda sık rastladığımız çarpık düşüncelerdendir. Çökkün bir ruh hali, hiçbir şeyin anlamı olmadığı düşüncesini doğurabilir. Hissediyorsam bu gerçekten öyledir, inancı kişiyi depresyona sürükleyebilir.

11)Küçültme ve Büyütme: Depresyon yaşayan biri için dışarı çıkıp hafif bir yürüyüş yapmak önemli ve zor bir iştir. Ancak bu durum aşırı derecede küçümsenebilir. “Yürüyüş yapmam o kadar da önemli değil” şeklinde düşünülebilir. Buna benzer düşünce şekli, depresyonda çok sık rastlanan bir düşünce çarpıtmasıdır. Olumlu olan çok şey küçültülür, önemsenmez. Bu durum depresyonun tedavi seyrini de zora sokabilir. Depresyondaki birey, zamanın geçmediğini, hiç mutlu olamayacağını, eski haline dönemeyeceğini düşündüğünden başarmış olduğu birçok etkinliği küçümser. Çocuklarınız, olumlu olan birçok özelliği küçültme eğiliminde ve olumsuzlukları aşırı derecede abartılı ise böyle bir düşünce çarpıtmasının çocuklarınızı depresyona sürükleyeceği unutulmamalı..
 

Uzman Klinik Psikolog Mehmet KURTOĞLU 
 
 


 
 

İlgili Sağlık Konuları

İlgili Haberler