Bir Annenin Doğmamış Bebeği İçin Yazdığı Duygu Dolu Mektup

6 Aralık 2008; günlerden cumartesi... Sabahın erken saatleri; henüz gün ağarmamış bile… Uyku tutmuyor bir türlü… Yanı başımda, hayatı/ hayatımı paylaştığım adam; mışıl mışıl uyuyor.

İçimde birinin varlığını öğrendiğim “o gün” geliyor aklıma ve boğazıma bir yumru oturuyor, nefes alamıyorum, göz pınarlarım doluyor...

Bir an evvel testi yapmak için yanıp tutuşuyorum. Onun uyanmasını bekliyorum bir süre; uyandırmaya kıyamıyorum… Lakin daha fazla beklemek imkansızlaşıyor geçmek bilmeyen dakikalarla birlikte. Akreple yelkovan mıhlanıp kalmış sanki olduğu yere…

Doğruca banyonun yolunu tutuyorum; test çubuğuyla birlikte…

Yüreğim küçük bir tay olmuş, koşuyor dörtnala… Ve test çubuğunun üzerinde iki mavi çizgiyi gördüğümde gözlerime inanamıyorum… Tekrar bakıyorum ve tekrar…

Bir de pencereye doğru koşup henüz aydınlanmaya başlayan yeni günün ilk ışıklarında bir kez daha incelemek, iyice emin olmak istiyorum. Evet, gözlerim beni yanıltmıyor; paralel iki mavi çizgi hâlâ orada, hiçbir yere ayrılmamış… Artık onu uyandırmanın tam vaktidir deyip adeta uçarcasına yatağa koşuyorum… Hafifçe omzuna dokunarak sesleniyorum; hemencecik açıveriyor gözlerini ve sabahın bu kör vaktinde neden ayakta olduğuma şaşırarak endişeyle yüzüme bakıyor.

Elimdeki test çubuğunu uzatıyorum ona doğru; yüzümde koca bir gülümseme ve gözpınarlarımdan hızla yanaklarıma doğru yuvarlanan gözyaşları eşliğinde… Sımsıkı sarılıyoruz birbirimize; koyu bir sessizlik eşlik ediyor bu ana…

 İnsan, mutluluktan böyle ağlarmış meğer diyorum kendi kendime…

Derken kan testini yaptırmak ve kesinlikle emin olmak için hastanenin yolunu tutuyoruz acilen! Ve evet, kan testi de pozitif! Bu mutluluk fazla geliyor insana, içi içine sığmıyor…

Derhal bu haberi çoktandır bekleyenleri mutlu kılmak adına telefona sarılıyor elim. Paylaştıkça çoğalıyor mutluluğum… Yolunda gitmeyen bir şeyler vardı… İşte böyle başlamıştı senin hikayen “küçük insan” ve bir “günlük” tutmaya başlamıştım senin için, sana dair.

Varlığının başlangıcından itibaren... Kahverengi deri ciltli, el kadar küçük bir defter… Lakin ne yazık ki tüm günlükler gibi kısa ömürlü bir günlük oldu bu da; 16 Mart 2009, Salı günü son buldu… Dördüncü ayın sonuna yaklaşmıştık ki içimde atan minik kalbin duruvermişti… Hiç sebepsiz yere, her şey yolunda giderken… Ya da biz öyle sanırken… Rutin kontroller için muayene olmak üzere doktora gitmiştik… Yaklaşık bir ay aradan sonra seni tekrar görmek, gümbür gümbür atan küçük yüreğinin seslerini duymak üzere büyük bir heyecanla ultrason monitörüne bakıyorduk… Ama bu kez bir şeyler yolunda gitmiyordu; ne kıpırtı vardı ne de kalp atışlarının sesi… Doktor ısrarla ultrason aletini karnımda gezindirdi; seni harekete geçirmek adına…

Elbette boşaydı bu çabası; o da biliyordu bunu…

Bana bir şeyler söylüyordu, ama artık algılayamıyordum dediklerini… Sevdiğim adam, yanı başımda bir eliyle elimi kavramış, diğer eliyle gözyaşlarımı kurulamaya çalışıyordu. Avazım çıktığı kadar “bağıra bağıra” ağlamak istiyordum ama hiç yeri değildi; bunun ayırdındaydım her şeye rağmen… Şimdilik “sessiz” ağlamak zorundaydım, eve varana dek. Koca bir düğüm oluşmuştu boğazımda; sanki hiç çözülmeyecekti…

Oldukça zorlu ve uzun bir gecenin sabahında güçlükle aralayabildiğim şişmiş gözlerle yataktan fırlayıp hastaneye doğru yol alıyoruz. Hayat böyle bir şeydi işte; kaldığın yerden oyuna devam ediyorsun… Şimdi senin o küçücük cansız bedenini içimden söküp almak zamanıydı… Yeri doldurulamaz bir boşluk… Ve derken içimde kocaman bir boşluk oluştu senin yokluğunla; yeri doldurulamaz bir boşluk. Sonsuzcasına… Sana otopsi yapmışlar, benden de kan alıp bir yığın tetkik yapmışlardı.

Test sonuçlarının hepsi temizdi; herhangi bir sorun görünmüyordu. Ancak bir tek test kalmıştı sonucu alamadığımız; oldukça uzun sürmüştü sonuçlanması. Gün gelip bu testin de sonucunu aldığımızda, seni kaybetmemizin nedeninin bir gen mutasyonu olduğunu öğendik. Raporda; “Protrombin geninde 20210. pozisyonda mutasyon saptanmıştır (Heterozigot)” yazıyordu.

Yeni bir hamilelik gerçekleştiğinde tekrar böyle bir sorun yaşamamak için hamilelik boyunca her gün iğne olmam gerekiyordu bundan böyle... İçimdeki boşluğu doldurması için dört gözle kardeşini bekliyorum küçük insan… İçimdeki bu boşluk bir gün kardeşin tarafından doldurulsa da, kalbimin ve aklımın yeri doldurulamayan boşluğunda sen de bizimle birlikte yaşıyor olacaksın…

Herkese Sağlık Dergisi

Sema Gül

İlgili Sağlık Konuları

İlgili Haberler