İzmir Kent Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ethem Tankurt, safra kesesi taşlarının tüm dünyada sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Yapılan araştırmalarda 60 yaş üzerinde kadınların Avrupa'da yüzde 17, Amerika'da yüzde 9, Türkiye'de ise yüzde 15'inde safra taşı bulunduğunun belirlendiğini kaydeden Tankurt, "Bu oran erkeklerde daha az olup yüzde 6-12 arasındadır.
Safra karaciğerde yapılıp oradan safra kesesine geliyor. İşte bu safra sıvısının kimyasal yapısına bağlı olarak bazı kişilerde kristalleşmeler meydana geliyor. Bu kristaller zaman içinde kum tanesi büyüklüğüne, daha sonra da taş büyüklüğüne ulaşıyor. Bazen de birleşip koyulaşarak safra çamuru dediğimiz birikinti görünümü alıyor.
Safra taşının neden oluştuğunu kesin olarak bilmiyoruz ama en önemli etkenin safranın kimyasal yapısını belirleyen genetik faktörler olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hormon benzeri ilaçlar ve obezite, diyabet, karaciğer hastalıklarının da safra taşı oluşumunu artırdığı biliniyor" dedi.
İLK BELİRTİ AĞRI
Safra taşlarının büyük çoğunluğunun 'sessiz taş' olup hiçbir belirti vermediğine dikkat çeken Prof. Dr. Tankurt, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunlar tesadüfen ultrason tetkiklerinde yakalanıyor. Belirti vermeye başlamış taşlarda ilk semptom ağrıdır. Birlikte bulantı olabilir. Belirti veren taşlarda tedavi yapılmazsa zaman içinde komplikasyon gelişir.
Bu belirtilerden başlıcası kese iltihaplanması sonucu şiddetli ağrı ve ateş ya da taşın ana safra kanalına düşmesi sonucu oluşan tıkanma sarılığıdır. Bu durumda pankreatit de olaya eşlik edebilir. Safra taşlarının sessiz döneminde hiçbir tedavi gerekmez ve sadece yıllık ultrasonografi kontrolleri ile izlenir. Ağrı başlamışsa tek tedavi yöntemi ameliyattır. Kapalı kese ameliyatı bugün dünyada en çok yapılan, kolay ve genellikle sorunsuz bir tedavi yöntemidir."