Safra kesesi, vücudumuzda karaciğerin alt yüzeyine komşu olarak duran, genellikle karaciğere yapışık, ortalama uzunluğu 10 santimetre, genişliği üç santimetre olan küçük, kese biçiminde embriyolojik bir kalıntı. Ana rahminde vücudun gelişimi sırasında ana safra kanalının yanında oluşuyor. İnsanda gösterilmiş anlamlı bir işlevi yok, ancak içinde taşlar oluştuğunda sorun yaratabiliyor.
Prof. Dr. Metin Çakmakçı: "Safra kesesinin olmaması herhangi bir eksikliğe neden olmuyor. Aksine hastalıklı bir safra kesesinin çıkarılmış olması hastayı iyileştiriyor. Yani yakınmalarını yok ediyor. Safra kesesinin eksikliği herhangi bir sindirim sorununa da neden olmuyor. Bazı merkezlerde safra kesesi ameliyatı olmuş insanlara bir takım diyetler öneriliyor. Ama böyle bir şey söz konusu değil. Safra kesesi alınmış olanlar normal beslenip hayatını normal sürdürebilir." Prof. Dr. Metin Çakmakçı, safra kesesi taşlarının oluşumunda daha çok genlerin etkili olduğunu vurguluyor. Genetik nedenler dışında beslenme ve bazı kan hastalıklarıyla ilgili sorunların da safra kesesi taşlarının oluşumunda etkili olduğunu anlatan Prof. Çakmakçı "Ancak taş oluşumunu dışarıdan önlemek mümkün değil" diyor. Bazı kan hastalıklarının taş oluşumunu artırdığını vurgulayan Prof. Dr. Metin Çakmakçı "Özellikle kırmızı kan kürelerinin normale göre daha hızlı parçalandığı bir grup kan hastalığında, kırmızı kan kürelerinin yapım ve yıkım hızı artıyor. Şöyle düşünün: Her gün bütün insanlarda bir miktar kırmızı kan hücresi yıkılıyor ve kemik iliği bunların yenisini yapıyor. Bazı kan hastalıklarında bu devir hızı birkaç katına çıkıyor. Yıkılan kırmızı kan kürelerinin atığı, safra yollarıyla atılmaya çalışılıyor. Bu döngü hızlandığı zaman safra kesesinde çökeltiler meydana geliyor" açıklamasını yapıyor. Safra taşları kadınlarda ve bazı toplumlarda daha fazla görülüyor. Nedeni ise genetik. Yaşla birlikte taş oluşum riski artıyor. Özellikle 40 yaşına geldikten sonra risk artışı hızlanıyor.