Diyabet, ülkemizde 10 milyondan fazla insanın ciddi sağlık sorunudur. Hayatın her döneminde ortaya çıkması ve yaşam boyu sürmesi nedeniyle toplumun her kesiminden geniş kitlelerin sağlığını ve yaşam kalitesini doğrudan etkilemektedir.Dünya Sağlık Örgütü’nün son istatistiklerine göre, 2000 yılında dünyada 171 milyon diyabet hastası var ve 2030 yılında bu rakamın 366 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte Türkiye çapında yapılmış olan bir çalışmanın sonuçları 2000 yılı nüfusuna yansıtıldığında, Türkiye’de 3,2 milyon diyabetli hasta olduğunu düşündürmektedir. Her üç hasta hastalığının farkında olmadığından henüz tespit edilmemiştir. Yaklaşık 2.8 milyon kişi ise diyabet gelişme riski normale göre yüksek olan gizli şeker hastalarıdır. Sonuç olarak diyabet, ülkemizde yaklaşık %7’lik bir grubu çok yakında ilgilendirmektedir. XXI. yüzyılda yeni teknoloji ve çalışma koşullarının toplumun gündeme getirdiği yeni sağlıksız yaşam modelinden kaynaklanan diyabet bir salgın olarak tüm istatistiki tahminleri alt üst edecek derecede tüm ülkelerde hızlı bir artış ve yayılma göstermektedir. Bu nedenle dünyada ki tüm ülkeler diyabetle mücadele konusunda yeni stratejiler geliştirmektedir. Diabet 2020 Projesi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Sağlık Bakanlığı’nın ortak olarak onay verip logosunu kullanma izni vermesi açısından önem taşıyor. Bu projeyle, belirlenmiş 10 ayrı başlık altında Türkiye’de diyabetle ilgili olan herkesin işin içine girmesi, düşüncelerini belirterek katkıda bulunmalarının sağlanması amaçlanıyor. Diabet 2020 Projesi kapsamında alınan bu görüş ve öneriler DSÖ ve IDF’e sunularak diyabet açısından Türkiye için düşünce platformunun oluşturulması sağlanacak. Dünyada ki tüm ülkeler diyabetle mücadele konusunda yeni stratejiler geliştirmektedir. Diyabetle mücadele açısından Birleşmiş Milletler’in diyabetin önemli bir sağlık sorunu oluğunun altı çizilerek, kendi tarihinde 3. kez bir hastalıkla ilişkili olarak uluslararası sağlık otoritelerinin global anlamda iş birliği yaparak mücadele etmesi gerektiğine ilişkin bir karar aldı. Birleşmiş Milletler Tüberküloz ve AIDS’ten farklı olarak diyabet gibi bulaşıcı olmayan bir hastalık için alınan bu mücadele kararı ayrı bir önem taşıyor. Çünkü bulaşıcı olmayan ama salgın bir hastalıktan bahsediliyor. Bu salgın hastalığın altındaki en önemli sebep, 21. Yüzyılın toplumun gündemine alıp getirdiği hayat modeli. Daha hareketsiz, stresli yaşam, daha hızlı ve ağır yemekler yeme. Artık 40’lı yaşların üstünde görülen bu hastalık son 10 yıl içinde 20’li ve hatta 10’lu yaşlara kadar indi. Bu nedenle “diyabetle mücadele” bir anlamda 21. Yüzyılın bizim gündemimize getirdiği sağlıksız yeni hayat modeliyle mücadele anlamına geliyor. Ülkemizde bu anlamda halen çözüm bekleyen sorunlar ve çözüm önerileri ise; 18 yaş altı tüm diyabetli çocuklara bir bürokrasi olmaksızın kayıtsız şartsız insülin verilmeli. Şu anda veriliyor ama çok uzun bir bürokrasisi var. İnsülin kullanan çocukların özel bir statüsü var, bunlar günde 4 kez 5 kez insülin iğnesi oluyor, kan şekerini ölçüyor, bir çok yemeği yiyemiyor, spor yapmalı, egzersiz yapmalı, özel beslenme saatleri olmalı.