Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Özgür, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hepatit B virüsünün, halk arasında sarılık olarak bilinen hepatite, yani karaciğer iltihaplanmasına yol açan bir virüs olduğunu söyledi. Hepatit B virüsünün vücuda çeşitli yollardan girerek karaciğerde hücrelerin içine yerleştiğini belirten Özgür, "Hepatit B ülkemizin değişik bölgelerinde, değişik sıklıkta görülmektedir. Ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da enfeksiyon sıklığı yüzde 10, batıda ise yüzde 5 oranındadır. Ortalama sıklığı da yüzde 7-8 dolayındadır" dedi. Özgür, Türkiye'de yaklaşık 3,5 milyon hepatit B hastası bulunduğunu ifade ederek, "Kronik hepatit B enfeksiyonu sonucunda oluşan hastalıklar tüm dünyada büyük bir problemdir. Dünyada yaklaşık 350-400 milyon kişi kronik hepatit B hastasıdır ve her yıl bu kişilerin 500 bin ile 750 bini karaciğer yetmezliği veya karaciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetmektedir" diye konuştu.
Hepatit B virüsünün en yoğun olarak kanda ve yaralardaki sıvılarda bulunduğuna dikkati çeken Özgür, hastalığın kan, tükürük ve evlilik dışı riskli korunmasız ilişkiler yoluyla bulaştığını dile getirdi.
Ülkemizde siroz ve karaciğer kanserinin en sık nedeni hepatit B virüsüdür
Özgür, hepatit B geçiren erişkin yaş grubundaki hastaların yüzde 90'ının kendiliğinden iyileştiğini anlatarak, "Buna karşılık hepatit B ile enfekte olan küçük bebeklerin yüzde 90'ı, çocukların yüzde 30 ile 60'ı ve erişkinlerin yüzde 5'i hepatit B enfeksiyonunu yenemez ve virüsü vücutlarından atamaz. Bu kişilerde hepatit B enfeksiyonu kronik olarak devam eder. Hepatit B'nin görüldüğü ülkelerde hastalık kötü seyreder" ifadelerini kullandı. Beş yıllık süre içinde kronik hepatit B'den siroza geçiş riskinin yüzde 12-20 dolayında olduğuna işaret eden Özgür, "Sirozdan karaciğer kanser gelişme riski 5 yılda yüzde 6-15 dolayındadır. Bu rakamlar oldukça büyük rakamlardır. Ülkemizde siroz ve karaciğer kanserinin en sık nedeni hepatit B virüsüdür" dedi.
Aşı önemli
Özgür, karaciğer kanserinin gelişimini engellemede en önemli faktörlerden birinin hepatit B aşısının yaygınlaştırılması olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: "İdeal olarak annede hepatit B taşıyıcılığı yoksa doğumdan sonra ilk 2 ay içinde yeni doğan bebek hepatit B aşısı ile aşılanmalıdır. Annede hepatit B virüsü varsa hepatit B aşısının ilk dozu ve hepatit B virüsüne karşı koruyucu antikorlar içeren kan ürünü, doğumdan sonra ilk 24 saat içinde yapılmalıdır. Aşının ilk dozundan bir ay sonra ikinci dozu, ikinci dozdan 5 ay sonra üçüncü dozu yapılmalıdır. Anne hepatit B taşıyıcısı ise bebeğe birinci ayını doldurmadan, ayrıca 1, 2 ve 12. aylarda olmak üzere 4 doz aşı yapılmalıdır. Aşı yapıldıktan bir ay sonra korunma başlar ancak hepatit B hastalığına karşı maksimum korunma 3 dozdan sonra sağlanır." Hepatit B aşılarına cevap veren bağışıklık sistemi normal bireylere, uzun dönem koruma sağlamak amacıyla 5 yıl sonra tekrar aşı yapılmasının önerildiğini belirten Özgür, sözlerini şöyle tamamladı: "Daha önceden aşılanmamış herkesin her yaşta bu aşıyı yaptırması mümkündür ancak aşılanmadan önce kan testi ile bireyin hepatit B taşıyıcılık durumu veya bağışıklık durumu değerlendirilmelidir. Yani kanda HBsAg ve Anti HBs değerlerine bakılmalıdır. Her iki test negatif ise aşı yapılmalıdır. HBsAg (+) olan taşıyıcılara ve kronik hepatit B hastalarına aşı önerilmez. Ayrıca ailede herhangi bir bireyde hepatit B tespit edilmişse tüm aile bireylerinin mutlaka hepatit B yönünden taranması ve tarama sonuçlarına göre hepatit B aşısının yapılması gerekmektedir. "