Avustralyada 1977de yaşanan bir tren kazasından sonra, ölenlerin hayatta kalan eşleri üzerinde kazadan beş hafta sonra yapılan bir araştırmada, lenfosit fonksiyonlarının 10 misli azaldığı ortaya çıkmıştır.
Farelerde meme kanseri yapma özelliği olan Bittner virüsü; bir grubu gürültülü ve yaşama şartları zor olan stresli ortama, diğer bir grubu da rahat, sakin bir ortama konulmuş olan iki grup fareye verilmiş, araştırma sonunda stresli ortamdaki farelerin % 92sinde, rahat ortamdaki farelerin de % 7sinde meme kanseri meydana geldiği görülmüştür.
Ömrümüzün yıllarını çalan, yepyeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan bu duygu, kuşkusuz öncelikle biz insanlara özgü. Ama yalnızca insanlara mı? İnsanoğlunun her geçen gün biraz daha yetkin/eştirdiği robotlar da stres altına girer mi?
Duyguları olan, üzülen,sevinen, insan gibi istekleri bulunan robotlar üretilebilirse neden olmasın? Bilim kurgu romanlarında karşılaştığımız robotların çoğu, duyguları olan kişilikler olarak düşünülür. Aynı insanlar gibi, onlar da heyecanlanıyor ve isteklerine ulaşamadıklarında üzülüp öfkeleniyorlar Beklentileri olan herkesin az da olsa stres duygusu altında olduğunu varsayarsak, insan gibi duyguları olan robotların da stresi yaşayacaklarını ve belki de bu nedenle daha çabuk bozulacaklarını düşünebiliriz.
Ama ne zaman? Duyguları olan robotlar üretildiğinde. Bundan 5060 yıl önce, bilim kurgu olarak yazılan birçok romanı (küçük düzeltmelerle) artık bu grupta sayamayacağımızı göz önüne alırsak, bu olasılığın çok da küçük olmadığını söyleyebiliriz.
Tüm bu örnekler, stresin insan organizması üzerinde ne denli yıkıcı etkileri olabileceğini göstermektedir. Sağlığıızı korumanın bir yolu da, stresten uzak kalmak, kaçınılamadığın da ise en kısa yoldan bu ruh durumundan kurtulmaya çalışmak olmalıdır.