Sedef Hastalığında 'Alternatif Tedavi Vaatleri'ne İtibar Edilmemeli"

Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, basında veya televizyonda "alternatif tedavi"yle sedef hastalığını iyileştirebileceğini iddia edenlere itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, tedavi olmanın yolunun dermatoloğa gitmek ve uygun tedaviye başlamak olduğunun altını çizdi.

Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, basında veya televizyonda "alternatif tedavi"yle sedef hastalığını iyileştirebileceğini iddia edenlere itibar edilmemesi gerektiğini belirterek, tedavi olmanın yolunun dermatoloğa gitmek ve uygun tedaviye başlamak olduğunun altını çizdi.

Gürer, 29 Ekim Dünya Sedef Hastalığı Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, sedef hastalığının deride kırmızı renkli lekeler ve hastalığa ismini veren sedef renginde kepeklenmelerle kolay tanı koyulan bir hastalık olduğunu anlattı.

Belirtilerin tanı için yeterli olmadığı durumlarda biyopsi ile teşhis koyulabileceğini belirten Gürer, sedef hastalığının dünyadaki görülme oranının yüzde 1,5 ila 3 arasında bulunduğunu kaydetti.

Gürer, şu bilgileri verdi:

"Her 100 kişiden 1 ila 3'ü sedef hastası diyebiliriz. Türkiye'de yapılmış tek çalışmaya göre ülkemizde sedef hastalığının görülme sıklığı yüzde 1,3. Yani Türkiye'de her 100 kişiden 1,3'ü sedef hastası. Türkiye'nin nüfusunun 70 milyon olduğunu düşünecek olursak yüzde 1 bile kabul etsek en az 700 bin ile 1 milyon arası sedef hastası olduğunu söyleyebiliriz. Neyse ki bu hastaların yüzde 75 ila yüzde 80'i hafif derecede sedef hastası. Sadece dizlerinde, dirseklerinde küçük döküntüler var ve bunlar hastaların yaşam kalitesini etkilemiyor. Hastalık şiddetlendikçe hastanın yaşamını hem fiziksel olarak hem ruhsal olarak daha fazla etkilemeye başlıyor."

Gürer, klasik sedef hastalığının, deride kızartı ve kepeklenmelerle, iltihaplı sedef hastalığının ise iltihaplı sivilcelerle seyrettiğini belirterek, bütün deriyi tutan ve sağlam deri kalmayana dek yayılan sedef hastalığı türlerinin yanı sıra eklem tutulumuna ve iltihaplı eklem romatizmasına yol açan sedef hastalığı vakalarının da bulunduğuna değindi.

Sedef hastalığının genellikle metabolik sendromla beraber seyrettiğine dikkati çeken Gürer, şunları kaydetti:

"Obezite, özellikle karın bölgesinde aşırı yağlanma olarak tanımladığımız abdominal obezite, yüksek kolesterol, kolesterol dengesinde bozukluk, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıkların bir arada görülmesini metabolik sendrom olarak adlandırıyoruz. Bu hastalıklara ve dolayısıyla metabolik sendroma sedef hastalarında daha sık rastlıyoruz. Bu nedenle, bu belirtileri taşıyan sedef hastaları, sedef hastası olmayan nüfusa göre daha kısa yaşam süresine sahip olabiliyor. O yüzden sedef yalnız deri hastalığı değil, bütün sistemi etkileyebilen bir hastalıktır diyoruz. Bu sistemi etkilemesinin en önemli nedeni de vücutta sebep olduğu inflamasyon yani yangıdır."

"Stres hastağılı tetikleyen etkenlerden biri"

Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, genetik yatkınlığın hastalıkta önemli bir faktör olduğuna, anne veya babada sedef hastalığı varsa, çocuklarda görülme ihtimalinin arttığına işaret etti.

Sedef hastalığı riskini artıran 2 önemli faktörü, "karın bölgesinde fazla yağlanma" ve "sigara" şeklinde sıralayan Gürer, "Stres de sedef hastalığını tetikleyen etkenlerden biridir. Hastalık genelde stres sonrasında başlar. Ayrıca aşırı güneş, özellikle çocuklarda boğazda bulunan beta hemolitik streptokok bakterileri ve bazı ilaçlar sedef hastalığını tetikleyebilir." ifadelerini kullandı.

Gürer, sedef hastalığının en fazla 10'lu, 20'li yaşlarda görüldüğünü, daha sonra en yaygın olarak 40'lı yaşlarda ortaya çıktığını ancak genel olarak yeni doğandan 90 yaşına kadar görülme olasılığı bulunduğunu anlattı.

"Yaşam kalitesini ileri derecede bozuyor"

Sedef hastalığının yaşam kalitesini önemli derecede bozduğunu vurgulayan Gürer, şunları aktardı:

"Yapılan çalışmalarda psoriasisin hastaların yaşam kalitesinde yarattığı düşüşün kronik böbrek hastalığı, KOAH hatta kanser gibi pek çok kronik hastalıkla boy ölçüşecek derecede yüksek olduğu ortaya koyuluyor. Hastalar, döküntüler görünmesin diye hep kapalı giyiniyor, topluma karışmıyor, çekingen davranıyor ve işgücüne katılmakta güçlük çekiyor. Gündüzleri yatıyor, geceleri uyanık kalıyorlar. İşten çıkarılma, işe gidememe gibi sorunlar yaşıyor, sosyal yaşamlarını kuramıyorlar. Eş bulamayanlar ya da eşlerinden ayrılanlar oluyor. Bunun yanında kaşıntı hissi ve fiziksel şikayetlere neden oluyor, hastaların bazen merdiven çıkamama, yolda yürüyememe gibi şikayetleri oluyor. Bu nedenle yaşam kalitesini ileri derecede bozan bir hastalıktır sedef hastalığı."

Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, sedef hastalarının tedavisinin mutlaka dermatologlar tarafından yapılması gerektiğinin altını çizerek, alternatif tedavi vaadinde bulunanlar konusunda şu uyarıları yaptı:

"Basında veya televizyonda gördüğümüz bazı umut tacirleri var. 'Alternatif tedavi' dedikleri bazı bilim dışı yöntemlerle psoriasisi tedavi edeceklerini iddia ediyorlar. Bunlara asla itibar edilmemelidir. Tedavi olmanın yolu dermatoloğa gidip uygun tedaviye başlamaktır. Hafif sedef hastalarını biz dışardan kremlerle, pomatlarla tedavi etmeyi tercih ediyoruz. Kortizonlu pomatlar ve D vitamini preparatları kullanıyoruz. Ama hastalık şiddetlendikçe bağışıklık sistemini düzenleyen ilaçlarımızla hastalığı kontrol etmeye çalışıyoruz. 2000'li yıllardan itibaren biyolojik ilaçlar dediğimiz birtakım ilaçlar kullanılmaya başlandı. Bağışıklık sistemi düzenleyen ilaçlarla kontrol edemediğimiz hastaları da biyolojik ilaçlarla kontrol edip, minimal lezyonla ya da lezyonsuz olarak yaşamlarını sürdürebilecek şekilde takip ediyoruz."