Safra kesesinin vücuttaki görevi nedir?
Safra kesesi, ana safra kanalının yanında bir kese. Ortalama 7-10 cm uzunluğunda, 30-50 ml. safra içerecek büyüklükte bir organ. Ancak tıkandığında bunun üzerinde bir büyüklüğe ulaşabiliyor. Safra kesesinin insan vücudunda gösterilmiş herhangi bir görevi yok. Bu organın gelişimsel bir kalıntı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü yeterli safrayı depolayacak bir boyuta sahip değil. Kaldı ki kasılarak safrayı boşaltacak bir yapıda da değil. İçindeki safra, durağan bir yapıda. Sindirim sistemine, gösterilmiş herhangi bir katkısı yok.
Dolayısıyla alınması vücutta bir eksikliğe de yol açmıyor değil mi?
Evet, ama tabii ki bir hastalık varsa ve bir soruna neden oluyorsa alınmasında bir sakınca yok. Yoksa durup dururken bazı organlar çalışmıyor diye vücuttan alınmaz. Safra kesesi gibi başka organlar da var, appendiks gibi.
Safra kesesi taşları nasıl oluşuyor?
Safra, karmaşık bir kimyasal yapı. İçinde onlarca madde var. Özellikle kolesterol, lesitin ve safra tuzlarının belli bir oranda olması lazım ki içindeki bu kimyasal karışım sıvı halde bulunsun. Eğer lesitin, kolesterol ve safra tuzlarının arasındaki oranlar değişirse sıvı, katı hale geçiyor. Normal safra yollarından akan safrada böyle bir şey olmuyor çünkü durağan bir yapısı yok. Ama safra kesesinde göllenen safrada bu oran bozulduğu zaman küçük küçük çökeltiler oluşmaya başlıyor. Bunlar zaman içerisinde büyüyor ve taşları oluşturuyor.
Safra taşlarının çeşitleri oluyor mu?
Evet, safra taşları farklıdır. Hepsi aynı tip değil. Pigment taşları veya kolesterol taşları olabiliyor. Ve bunlar bazen sorun oluşturuyor. Bu taşlar gün geçtikçe büyüyor. Üzerindeki çökeltiler ya da safranın içinde katı hale geçiş artıyor. Küçük halde başlıyor, zaman içerisinde gittikçe büyüyor. Bazen de bir tane büyük değil, birkaç parça halinde oluyor. Hatta küçük küçük yüzlerce taş bile oluşabiliyor.
Safra kesesi taşı oluşumu yaygın mı?
Çok yaygın. Yaşla birlikte artıyor. Bütün ölümlere bakıldığında, yüzde 11-36’sında safra kesesi taşına rastlanıyor. Obezite, gebelik, Crohn hastalığı gibi durumlar taş gelişimini artırıyor. Özellikle kırmızı kan kürelerinin dönüşüm hızının yüksek olduğu kan hastalığı olan kişilerde daha sık görülüyor. Kadınlarda, erkeklere oranla üç kat daha fazla rastlanıyor.
Neden kadınlarda daha sık görülüyor?
Muhtemelen hormonlardan kaynaklanıyor ama kesin olarak bilinen bir nedeni yok.
Safra kesesi taşı oluşumunun beslenme alışkanlığı ya da yaşam biçimiyle bir ilgisi var mı?
Muhtemelen var. Ama bunu önleyecek somut bir beslenme önerimiz yok. Yani şunu yersen ya da yemezsen safra kesesi taşı oluşumunun önüne geçebilirsin diyemiyoruz. Birebir neden sonuç ilişkisi yok ama muhtemelen genetik ve metabolik bir takım ilişkiler var. Mesela bazı insanların kolesterolü yüksektir.
Kolesterolün yüksek olmasının nedeni çoğu zaman genetik yapıdan kaynaklanır. Burada da bir takım ilişkiler muhtemelen var. Ama kilolu insanlarda görülme olasılığının daha yüksek olduğunu söyleyebiliyoruz. Aynı şekilde yaşam tarzıyla da safra kesesi taşı oluşumunun bir ilgisi yok. Özet olarak safra kesesi taşı oluşumunu dış etkenlerle engellemenin bir yolu yok. Dolayısıyla önüne geçmek de mümkün değil.
Böbrek taşlarıyla benzerlikleri var mı?
Böbrek taşlarıyla benzerlik kurmamak lazım. Yani "bol su içerek, ip atlayarak taşı düşürebilirsin" gibi. Aksine biz safra kesesi taşlarının düşmesini istemiyoruz. Çünkü bu taşların düşmesi oldukça riskli. Safra kesesi taşlarının, safra kesesinden ana safra kanalına düşmesi halinde bu kanalı tıkayabiliyor, tıkadıkları zaman da sorun çıkabiliyor. Onun için belirti vermeye başladığı zaman mutlaka o safra kesesi taşına yönelik tedavi uygulamak lazım. Başka seçeneği yok. Çünkü bir kere oluştuktan sonra tekrarlama olasılığı çok yüksek.
Safra kesesi taşının belirtileri neler?
Safra kesesinde oluşmuş olan taşların bir kısmı hiç belirti vermez. Belirti verenlerde en önemli işaret ise ağrıdır. Ağrı karnın sağ üst tarafında, genellikle şiddetli bir şekilde birkaç saat sürer. Bazen sırta, sağ omuza vurur. Genellikle ani başlar. Yemeklerle ilişkisi vardır ve sıklıkla yemek sonrası ortaya çıkar. Sıklıkla bulantı ve kusma olur. Bu şikayetler kendi kendine ya da ilaç tedavisiyle geçebilir. Ağrı 24 saati geçerse tıkanmanın kalıcı olduğunu düşünmek gerekir. Yani belirtilerden birisi, safra kesesindeki taşın bir yeri tıkayarak geçip gitmesidir.
Geçmeyen ağrı, taşın safra kesesinin giriş kanalını tıkadığı anlamına gelebilir. Taş, safra kesesi kanalını tıkarsa o zaman akut kolesistit hastalığı ortaya çıkar. Bu hastalığın yüzde 95’i safra kesesi taşına bağlıdır. Çok daha düşük oranda tümörlere de bağlı olabilir. Bu hastalar genellikle geçici ağrı atakları geçirmişlerdir. Bu durumda; karnın sağ üst tarafında, orta ya da daha şiddetli kalıcı bir ağrı vardır. Bu ağrı muayenelerde de kendini belli eder. Anlaşılması çok kolaydır. Bazen ağrı dışında hastanın hafif ateşi, iştahsızlığı, bulantısı ve kusması vardır. Hasta hareket ettikçe ağrı artar ve zaman içerisinde şiddetlenir.
Başka belirtileri var mı?
Safra kesesi taşının bir başka belirtisi sarılıktır. Safra kesesi taşına bağlı olarak görülen sarılık, genellikle taşın safra kesesinden düşüp ana safra yolunu tıkamasına bağlı olarak, karaciğerden çıkan safranın bağırsağa ulaşamaması ve kanda birikmesi nedeniyle olur. Bunu anlamak çok zor değildir. Tanısı kolayca konulur. Genellikle ağrı da eşlik eder bu sarılık türüne. Sarılık, taşın o bölgeyi tıkamasından birkaç gün sonra ortaya çıkar.
Bir de safra kesesinde taşı olan kişilerin, yemeklerle ilişkili nedeni belirlenemeyen şikayetleri vardır. Bu hastalarda; karında gaz, yemekten sonra rahatsızlık, hafif bulantı, yemek dokunması, karında şişlik gibi çok spesifik olmayan şikayetler de sıkça görülür.
Safra kesesi taşının yol açtığı tıkanma başka hangi hastalıklara yol açar?
Safra kesesi ve yollarında bulunan taşlar mikropların tutunması ve üremesi için uygun yapılardır. Bu nedenle taşı olan hastaların büyük bir kısmının safrası mikrop barındırmaktadır. Normal safra akışı sürerken bu durum genellikle sorun yaratmaz ancak taş tıkanmaya neden olursa bu mikroplar safra yolları iltihabına neden olabilir. Yani tıkanmakla kalmaz halehazırda olan mikrop yükü ve ayrıca kan yoluyla gelen mikroplar safra yolları iltihabı oluşturur. Bu durumu kolanjit olarak adlandırıyoruz. Kolanjit bazen çok ağır tablolara kadar gider. Kanda mikrop üremesine dahi neden olabilir. Acil bir girişimi ve bazende ameliyatı gerektirebilir.
Belirti vermeyen safra kesesi taşların tanısı nasıl konulur?
Bu tür taşların varlığı genellikle tesadüfen, ultrasonografi ile ortaya çıkar.
Hiçbir şikayete yol açmayan bu taşların alınması gerekir mi?
Bu çok önemli bir sorun. Bunu hastayla tartışmak gerekir. Sessiz safra kesesi taşlarının yüksek bir ihtimal ile ciddi sorunlara yol açtığı konusunda bilgi yok. Bu konuda farklı görüşler var. Bunların sorun çıkarma riski birkaç çalışmaya göre yaklaşık yılda yüzde 2. Yani hasta, "Hiçbir şikayetim yok. O yüzden şimdilik orada kalabilirler. Sorun çıkartırsa aldırırım" diyerek ileride oluşabilecek rahatsızlıkların riskini göze alabilir. Bu, bugün için doğru olarak kabul edilebilen tıbbi yaklaşımlardan birisidir.
Bir diğer seçenek de taşın, uygunsuz bir zamanda ciddi bir sorun çıkartabileceği varsayılarak daha agresif davranılması ve şikayete neden olmasa dahi ameliyatın gerçekleştirilmesidir. Bugün için ikisi de doğru bir yaklaşım. Ama özellikle genç insanlarda cerrahi tedavinin biraz daha ön plana çıkması gerekir diye düşünüyorum. Burada en önemli nokta, bu bilgi ve risklerin hastayla paylaşılması ve kararın ortak olarak verilmesi yani karar verme süreçlerine hastanında katılımının sağlanması.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Safra kesesi taşının tek tedavi yöntemi taşın olduğu safra kesesinin ameliyatla çıkarılmasıdır. Geçmişte ilaçla eritilmesi, böbrek taşlarına benzer bir takım aletlerle taşların kırılması gibi yöntemlerle tedavi edilmesi denenmiş. Ama bunların işe yaramadığı anlaşılmış.
Çünkü sorun oradaki taşların yok edilmesi değil. Eğer ana mekanizma ortadan kaldırılmazsa taşlar yeniden oluşur. Örneğin, ilaç tedavisiyle taşları eritebilirsiniz –ki bu zahmetli bir yöntemdir- ama birkaç hafta sonra aynı yerde yeniden taş oluşur. Taşları kırdığınız zaman da aynı şey geçerlidir. Hatta kırılan taşlar daha büyük sorunlara yol açtığı için artık hiç uygulanmıyor. Onun için bu taşların ana safra kanallarında değil de, durağan safranın bulunduğu safra kesesinde ortaya çıktığını düşünürsek tedavi, taşların oluştuğu yeri ortadan kaldırmak olmalıdır. Ek bir sorun varsa, örneğin taş, ana safra kanalının alt ucunu tıkadıysa o zaman tabii ki ek başka tedaviler de uygulamak gerekiyor.
Taşın çıkarılmayarak uzun süre ihmal edilmesi kansere yol açar mı?
O tartışma hep vardır. Ama bugün hala elimizde safra kesesi kanserlerinin taştan dolayı oluştuğuna dair bir kanıt yok. Ama şöyle ilginç bir gözlem var; safra kesesi kanseri olan hastaların yüzde 90’ında safra kesesinde taş, birlikte görülebiliyor. Ama bir hastanın safra kesesinde taş olduğu için kansere yakalandığı konusunda kesin bir bilgi yok. Safra kesesi kanseri nadir görülür. Kötü tarafı, çok somut belirti vermez ve bu nedenle atlanma riski oldukça yüksektir. Tedavileri de kolay değildir. Biraz agresif bir kanser türüdür.
Gebelik döneminde oluştuğunda da hasta ameliyat edilebilir mi?
Gebelik döneminde, safra kesesindeki taş tesadüfen saptandıysa bu dönemde herhangi bir müdahalede bulunmamak lazım. Ama bir komplikasyona neden olduysa gebelikten bağımsız, gebelik var iken de tedavi etmek lazım. Bu ameliyat, gebeliğin son döneminde dahi olsa gerçekleştirilebilir.
Her safra kesesi taşı ameliyat edilir mi?
Her safra kesesi taşı ameliyat edilmek zorunda değildir. Sessiz safra kesesi taşları, yani hiç şikayete neden olmayanlar eğer hastanın da tercihi oysa ve riski göze alabiliyorsa ameliyat edilmeyebilir. İzlenebilir ve bir sorun çıktığında ameliyat edilebilir.
Safra kesesi taşı çocuklarda görülebiliyor mu?
Evet, düşük oranda da olsa küçük çocuklarda dahi görülebilir. Ama bunların altında sıklıkla anatomik bozukluk ya da bir kan hastalığı vardır. Onlar da, yetişkinler gibi ameliyat edilmelidir.
Safra kesesi taşı oluşumunda genetiğin etkisi var mıdır?
Safra kesesi taşının oluşumunda genetiğin doğrudan bir etkisi yoktur. Ama az önce de söylediğim gibi safra kesesi taşı oluşumunda kan hastalıklarının da etkisi vardır. Kan hastalıklarının pek çoğu da genetiktir. Bu hastalıklar çoğunlukla belirti göstermezler. Hatta bir kısmına çok az tanı konulabiliyor. Dolayısıyla sessiz kan hastalıkları olan ailelerde safra kesesi taşı oluşma olasılığı da artıyor.
Günümüzde ameliyatlar daha çok laparoskopik yöntemlerle mi gerçekleştiriliyor?
Evet, günümüzde altın standart, laparoskopi olarak kabul ediliyor. Başka türlü bir ameliyat yapılması bugünkü bilgilerimiz içerisinde doğru değildir. Bazen hastalar açık ameliyatın daha güvenli olup olmadığını soruyorlar. Aksine, laparoskopik yöntem çok daha güvenlidir. Tabii bu işin eğitimini almış, deneyimli hekimlerle yapıldığı sürece. Laparoskopi, açık ameliyata göre daha hassas bir yöntemdir. Daha fazla ayrıntı görünür. Ek bir sorun yoksa, açık safra kesesi ameliyatı yapmamak gerekir.
Ameliyatın herhangi bir riski var mı?
Ameliyat ameliyattır. Her zaman ciddiye almak gerekir. Safra kesesi ameliyatlarının komplikasyonları çok nadir oluşur. Kanama olabilir, ana safra yolları zedelenebilir, safra kaçakları oluşabilir. Bunların çoğu kendi kendini toparlanır ama bazen ikinci bir ameliyat da gerektirebilir. Bu komplikasyonlar laparoskopinin öğrenme aşamasında daha çok görülüyordu ama günümüzde çok nadir oluyor.
Prof.Dr. Metin Çakmakçı