Prof. Dr. Orhan Özgür'den karaciğer yağlanmasının dikkate alınması çağrısı Açıklaması

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Gastroenteroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Özgür, Türkiye'de her 100 erişkinden 30'unda alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı olduğunun tahmin edildiğini bildirdi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Gastroenteroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Orhan Özgür, Türkiye'de her 100 erişkinden 30'unda alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı olduğunun tahmin edildiğini bildirdi.
Özgür, yaptığı yazılı açıklamada, karaciğerde normalden fazla yağ birikmesinin, karaciğer yağlanması olarak adlandırıldığını belirtti.
Alkol kullanmayan veya çok az kullanan kişilerde görülen karaciğer yağlanmasının, alkol kullanımı ile ilişkili olmadığından buna "alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı" denildiğini de aktaran Özgür, "Yağlı karaciğer hastalığı basit yağlanma olabileceği gibi, alkole bağlı olmayan karaciğer hastalığı (Non-Alkolik Steatohepatit-NASH) tipi de olabilir. Karaciğerde sadece yağlanma varsa ve beraberinde herhangi bir iltihap yoksa bu tablo tehlikeli bir tablo değildir ve ilerleyici bir özellik göstermez. Bu hastalarda karaciğer enzimleri yani ALT ve AST genellikle normaldir." ifadelerini kullandı.
Özgür, yağlanma ile birlikte karaciğerde iltihaplanma söz konusu olduğunda, bu tablonun zaman içinde karaciğer hücrelerinin harap olmasına yol açabileceğine dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Fibrozis denilen karaciğerde yara dokusu oluşmaya başlar. Bu yara izi dokusu arttıkça karaciğer düzgün çalışamaz ve karaciğerin işlevi gün geçtikçe bozulur. Hastalık ilerledikçe olay, siroza doğru ilerler. NASH'a bağlı gelişen karaciğer sirozu zemininde karaciğer kanserinin de gelişebildiğini görüyoruz. Sonuç olarak NASH denen aşamada olan karaciğer yağlanmasında siroz ve kanser gelişme riski vardır. Bu hastalarda genellikle karaciğer enzimleri yüksek seyreder. Bu nedenle karaciğer yağlanması tanısı konan hastaları ayrıntılı bir şekilde değerlendirmek ve sıkı takip etmek gerekir. Sadece karaciğer yağlanması olan hastaların 6 ayda bir, NASH hastaların ise 3 ayda bir periyodik kontrolden geçmesini uygun görüyoruz. En geç yılda bir kere ultrasonografi yapılması gerekir. Hastalara Fibroscan ve karaciğer biyopsisi yapılması da gerekebilir."
Türkiye'de her 100 erişkinden 30'unda alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı olduğunun tahmin edildiğini vurgulayan Özgür, "Yine karaciğer yağlanmanız varsa yüzde 20 ihtimalle NASH hastalığınız var demektir. Her 5 karaciğer yağlanmasından bir tanesi NASH'dir. Türkiye'de 3,8 milyon NASH hastası olduğu, 133 bin kişide de şu an NASH'e bağlı siroz gelişmiş olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar çok büyük rakamlardır." değerlendirmesinde bulundu.
"Sebze, meyve, beyaz et ve lifli gıdaları tüketmeye özen göstermeliyiz"
Özgür, karaciğer yağlanması olan hastaların genellikle herhangi bir şikayetleri olmadığına vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Hasta genellikle başka bir hastalık nedeniyle tetkik edilirken karaciğer yağlanması fark edilir. Hastalarımızın az bir kısmında bazı şikayetler görülebilir. Bu şikayetler, karında sağ üstte ağrı, dolgunluk hissi, halsizlik, çabuk yorulma şeklinde sıralanabilir. Hastalığın ilerlemiş döneminde kaşıntı, iştahsızlık, bulantı ve sarılık görülebilir. Muayenede, karaciğer genellikle büyük olarak tespit edilir. İlaç tedavisinden önce yapılabilecek en iyi şey, özellikle beslenme şeklinin değiştirilmesidir. Hayvansal yağlardan, sakatat, yağlı et gibi kolesterol içeren yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Mümkün olduğunca yağsız yemeği tercih etmeliyiz. Sebze, meyve, beyaz et ve lifli gıdaları tüketmeye özen göstermeliyiz. Şeker, vücutta yağa dönüştürüldüğü için karbonhidrat ve şeker tüketimimizi mümkün olduğu kadar azaltmalıyız."
Düzenli spor yapılmasının önemli olduğunu aktaran Özgür, egzersizin, kilo vermede, karaciğer yağlanmasında önemli bir mekanizma olan insülin direncini düşürmede, ayrıca uzun vadeli olarak kalp ve damar hastalıklarından korunmada faydalı olduğunun kesin olarak ispatlandığını belirtti.
Özgür, bu yararın ortaya çıkması için günde en az 30-45 dakika olmak üzere haftada 4 gün tempolu yürüyüş yapılması gerektiğini, hastanın seçimine ve kalp-damar hastalığı durumuna göre bisiklet, yüzme, tenis, koşu bandı, ip atlamayı da tercih edebileceklerini bildirdi.
Kalp ve damar hastalığı bulunmayan daha genç bireylerde, daha yüksek yoğunluklu egzersiz programlarının da uygulanabileceğini anlatan Özgür, kişisel sağlık geçmişinde veya ailesinde şeker hastalığı, kan yağları dengesizliği, obezite olan kişilerin karaciğer yağlanması konusunda dikkatli olması gerektiğini vurguladı.
Özgür, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığında, diyet ve egzersizin yerine geçebilecek herhangi bir ilaç tedavisi bulunmadığına dikkati çekerek, "Bu hastalığın tedavisinde kullanılmak üzere ülkemizde ve uluslararası alanda devam eden birçok ilaç araştırma çalışması bulunmaktadır. Basında ve internet ortamında, yoğun bir bilgi kirliliği ve yanlış bilgilendirme mevcuttur. Doktorunuzun bilgisi dışında ilaç, bitkisel ilaç veya çeşitli kürler kullanmamanızı tavsiye ederim." ifadelerini kullandı.