Son zamanlarda yapılan araştırmalar genç erkeklerin plastik kullanımından ötürü kimyasallara maruz kalmasının düşük sperm sayısından sorumlu olabileceği endişelerini yeniden alevlendirdi. Ancak, Edinburgh ÜniversitesiErkek Üreme Sağlığı Grup Başkanı, Richard Sharpe, plastiğin bu konuda suçlu olup olmadığına karar vermenin bu kadar kolay bir mesele olmadığını söylüyor.
GÜNLÜK HAYATTA SIKÇA KULLANILIYOR
Plastikler günlük hayatımızın kumaş parçası gibidir ve birçok temel işlevleri vardır. Modern dünyamız plastiğin, farkında bile olmadığımız, binlerce kullanım şekli olmadan var olamazdı. Plastikler, çocukların oyuncaklarında, elektrik tesisatının yalıtımında, kullanılan gıda kaplarında, eldiven, şırınga, tablet, kan torbaları ve kapsüller gibi bazı temel tıbbi ürünlerde yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Peki, plastiğin insan sağlığı için gizli tehlikeleri var mıdır, özellikle de erkek doğurganlığı konusunda?Sharpe’a göre, bu soruya cevap vermek şaşırtıcı bir şekilde zordur çünkü her insan plastikten türeyen kimyasallara maruz kalmaktadır. Bu durum, bu kimyasallara maruz kalmamış, karşılaştırma için kullanılabilecek bir kontrol grubu dünya üzerinde yok demektir. Muhtemelen çoğu insan plastikten türeyen kimyasallara nasıl maruz kaldığını anlamıyor. Sonuçta, yemek kaplarını ya da elektrik kablolarının çevresindeki plastikleri yemiyoruz. Bu noktada, kimyasal olarak adlandırılan şeyplastikleştiricilerdir. Plastikleştiriciler plastiklerin dirençli olmasını sağlayan, kırılmalarını zorlaştıran ve ömürlerini uzatmak için kullanılan kimyasallardır. Bu doğrultuda düşünüldüğünde daha esnek plastiklerin daha fazla plastikleştirici içerdiği söylenebilir.
İNSAN VÜCUDUNA NÜFUZ EDİYOR VE...
Plastikleştiriciler zamanla plastikten süzülür ve insan vücuduna nüfuz edebilir hale gelirler. Bu durum, örnek olarak, aynı plastik şişenin sürekli olarak kullanılması, şişenin zamanla daha kırılgan hale gelmesine ve bükülüp kırılmasına neden olur. En yaygın kullanılan plastikleştirici, birçok farklı kullanımda ve formda görülen ftalattır. Ftalatın doğurganlık üzerine etkileri daha önce de laboratuar fareleri üzerinde incelenmişti. Bu incelemeler belirli ftalatlara maruz kalmanın gebelik için gerekli olan sperm sayısının azalmasına ve üreme bozukluklarına neden olduğunu gösterdi. Ancak, akıllarda bir soru kaldı, hamile kadınlar da aynı ftalatlara maruz kaldıklarına göre erkeklerdeki üreme bozukluklarının nedeni bu durum olabilir mi? Bu soruyu cevaplamak için vücutlarına ftalat sızan hamile kadınları incelemek ve onların oğullarında üreme bozukluğu olup olmadığına bakmak, eğer varsa bunu ftalatla ilişkilendirmek gereklidir. Bazı çalışmalarda, ancak hepsinde değil, bu ilişkiye rastlanmıştır. Ancak sorun şu ki, bu yaklaşım hiçbir zaman ftalat çözülümünün üreme bozukluğuna neden olduğunu kanıtlayamamıştır. Daha da önemlisi, diğer kanıtlar tamamen ters yönde işaret eder. Ftalat, farelerde testisleri etkileyerek erkek seks hormonunun –testosteron– azalmasına ve dolayısıyla erkek üreme bozukluğuna neden olmaktadır. Bu etkiyi oluşturabilmek için, hamile fareler, hamile kadınların maruz kaldığından 50,000 kat daha fazla ftalata maruz kalmak zorundadırlar. İnsanlar ise, farelerin aldığıyla aynı seviyede ftalat emilimi gerçekleştirdiklerinde testosteron üretimlerinde herhangi bir değişiklik olmaz. Erkek maymunlar da aynı şekilde, anneleri yüksek seviyede ftalata maruz kalsa bile üreme sorunu yaşamamışlardır.
Sharpe, bütün bu sonuçlara dayanarak, ftalatı yasaklama ya da kısıtlamanın yanlış olacağını ifade ediyor. Sharpe’ın araştırmasına göre, birçok araştırmanın aksine, ftalat %100 güvenli bir kimyasal olmasa bile insan üreme bozukluklarında bir etkisi yoktur.