TÜRK Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Bulaşıcı Hastalıklar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, Lyme hastalığının kene tutunması sonrası, çoğunlukla deride lezyonla ortaya çıktığını söyledi. Ergönül, "Sinirsel tutulumu olan MS, ALS, Otizm gibi hastalıklar Lyme ile ilişkilendirilerek hastalar kandırılıyor." diye konuştu.
Hastalıkla ilgili olarak Ergönül,"Haftalar ve aylar sonra farklı belirtilerle devam eden bir hastalık. İleri komplikasyonları olabiliyor. Deri lezyonu hastaların yüzde 80'inde görülüyor, yüzde 20'sinde görülmeyebiliyor. Birkaç ay sonra eklem ağrıları olabiliyor, 3-6 ay sonra da kalp bulguları ve sinir tutulumları olabiliyor. Ayrıca sinirlerin tutulumu da olabiliyor." dedi.
Ergönül, Türkiye'de Lyme hasta sayısının sayısının son derece düşük olduğunu vurgulayarak,"Amerika'da var, Avrupa'nın belli ülkelerinde özellikle Orta Avrupa'da bulunuyor. Hastalığın gelişmesi için bu kene türünün olması ve kenenin bakteriyi taşıması gerekiyor. Bizim ülkemizde son 20 senede sadece 50-60 olgu bildirilmiş. Üstelik tanısı gerçekten uluslararası bilimsel koşullara uygun olan sadece 30-40 olgu bulunuyor. Örneğin bizler kendi kliniklerimizde son 10 yılda, 2 olgu saptadık." diye konuştu.
UMUT TACİRLİĞİ YAPILIYOR
Ergönül, Türkiye'de son zamanlarda bu konuda uzman olmayan hatta doktor bile olmayan bazı kişilerin hastaları yanılttığını kaydederek şöyle dedi; "Benim çocuğuma otizm tanısı konulmuş, bunun nedeni Lyme'mış'şeklinde gelen hastalarımız var. Aynı şekilde MS (multipl skleroz), ALS (myotrofik lateral skleroz) gibi hastalıkları olan insanlar da bu şekilde başvuruyorlar. Bu gibi başvurular sadece bizde değil yurtdışında da var. Yurtdışında en çok ABD'de de ve ikinci adres Almanya'da bulunuyor. Bu iki ülkedeki bazı klinikler bilimsel olmayan yöntemlerle biz sizi tedavi edelim diyerek, bu insanlara Lyme hastalığında etkili olabilecek antibiyotik veriyorlar. Tedavi 2- 3 yıl sürebiliyor. İlaçları bazen de damardan veriyorlar. Bu kişileri deyim yerindeyse süründürüyorlar. Sinirsel tutulumu olan MS, ALS, Otizm gibi hastalıklar Lyme ile ilişkilendirilerek hastalar kandırılıyor."
Ergönül geçerli olmayan testlerle bu hastalara Lyme tanısı konulmaya çalışıldığına dikkat çekerek şöyle konuştu; "Lyme hastasıyım' diye inandırılmış bir kesim var. Doktorlar 'hayır sen Lyme değilsin' diyor. Bu defa doktora ' sen bilmiyorsun, tanı koyamıyorsun, ya da neden kabullenmiyorsunuz, bize zulmediyorsunuz' gibi serzenişler oluyor. Şarlatan dediğimiz doktorlar hastaları inandırmış durumda. İnananların sayısı giderek artıyor. Düşünün binlerce MS, ALS hastası kendini Lyme hastası sanıyor. Bazı hastalar da yurtdışına yönlendiriliyor, maddi-manevi ciddi zarara uğratılıyorlar. Hem iyileşme olmuyor, hem gereksiz antibiyotik tedavisi alınıyor, hem de almaları gereken tedavilerinden geri kalıyorlar. KLİMİK Derneği, Sağlık Bakanlığı'na bu konu ile ilgili hazırladığı raporu sunacak. Avrupa Enfeksiyon Hastalıkları Derneği ve Amerikan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği'nin, hazırladığı raporlar var. Vatandaşlarımızı ve doktorları aydınlatmak istiyoruz."
Lyme konusunda yaptığı araştırmalarla tanınan Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Temel Sağlık Bilimleri Bölüm Başkanı Prof.Dr. Ayşen Gargılı ise Lyme hastalığı için, "Türkiye'de Lyme hastalığını bulaştırma potansiyeli olan Ixodes ricinus cinsi keneler görülmektedir. Özellikle nem oranının yüksek olduğu, taban bitki örtüsünün sık, ya da dökülmüş ve üst üste yığılmış yaprakların yoğun olarak görüldüğü, fare, sincap gibi küçük memelilerin sık olduğu doğal alanlarda rastlanmaktadır. Marmara Bölgesi'nin Karadeniz iklimine açık kesimleri ve Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere diğer bölgelerde de nemli ve uygun taban örtüsünün bulunduğu alanlarda yayılış göstermektedir.? Lyme hastalığı hayvanlarda ve insanlarda valide edilmiş immunolojik testler kullanılarak tespit'edilebilir. Türkiye'de son 20 yılda bildirilmiş 70-80 kadar olgu vardır. Lyme hastalığını bulaştıran kene türü ülkemizde yaygın olarak bulunmakla birlikte, bulaşma için bir insanı ısıran kenenin mikroorganizmayı içermesi gerekir. Ek olarak, kene tutunduğu kişiden en az 36 saat kan emmelidir. Yani tutunduktan sonra birkaç saat içinde fark edilen ve uzaklaştırılan keneler, hastalığı taşısalar bile bulaştırma riskleri ortadan kalkmaktadır.? Bu nedenle, kenelerin yayılış gösterebileceği açık alanda bulunma, piknik, yürüyüş, çalışma faaliyetlerinden sonra vücudun keneler yönünden incelenmesi ve bulunan kenelerin hemen uzaklaştırılması en geçerli kontrol önlemidir. Keneyi çıkarırken, sağa, sola, yukarı ya da aşağıya çekiyor olmanın hiçbir farkı ve önemi yoktur. Ne yazık ki bu konuda çok yoğun bilgi kirliliği mevcuttur. Önemli olan; keneyi en kısa sürede, mümkünse elle değil bir pens/cımbız ile deriye en yakın olan kısmından tutarak sabit bir güçle çekerek koparmadan çıkarmaktır. Kenenin ağız parçaları kopup deri içinde kalabilir, bu parçaların hastalığın bulaşması için riski yoktur, ancak kıymık batması gibi yabancı cisim etkisi gösterebilirler."
- Ankara