Meme Kanserinden Güçlenerek Çıkmanın Yolu; Onkoplastik Cerrahi

Kadınların en çok korktuğu hastalıkların başında gelen meme kanseri, her geçen gün artan tedavi seçenekleriyle artık kabus olmaktan çıkıyor.

Meme kanseri kadınlar için artık kabus değil! Onkoplastik cerrahi sayesinde; meme kanseri nedeniyle ameliyat olan hasta, bir memesini kaybetmek yerine sağlıklı ve iyi görünüme sahip göğüslere kavuşmuş olarak ameliyattan çıkıyor. Böylece; kadınlar ameliyat sonrasında moral buluyor ve sosyal hayata hızla yeniden adapte oluyor.

Meme kanseri tedavisinde birinci seçenek olarak en çok cerrahi yöntem kullanılıyor. Ancak son yıllarda meme cerrahisinde geleneksel yöntemlerin dışında ‘Onkoplastik Cerrahi’ kavramının ön plana çıktığı gözleniyor. Medical Park Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Güven Atasoy; meme kanseri cerrahisindeki yenilikler ve onkoplastik cerrahi konusunda bilgiler verdi:

Günümüzde meme kanseri tedavisinde birinci seçenek cerrahidir. Ancak ilk olarak 1882 yılında William Stewart Halsted tarafından başarıyla uygulanan meme ameliyatı, 125 yılı geçen süre içerisinde çok değişiklik ve gelişme göstermiştir.

Hasted’in uyguladığı, memenin ve göğüs duvarının bir kısmının koltuk altı lenf bezleriyle birlikte tamamen alındığı “radikal mastektomi” ameliyatı uzun yıllar meme cerrahisinde altın standart olarak yerini korumuştur.

Ancak tedavi yöntemleri uygulanırken sürdürülen bilimsel çalışma ve araştırmalar, bir süre sonra ameliyatın bu kadar geniş yapılmasına aslında gerek olmadığını ve hastaya fazladan fayda sağlamadığını göstermiş, bunun sonucunda da ameliyat “modifiye radikal mastektomi” şeklini almıştır. Yakın zamana kadar tek seçenek olarak kullanılan bu yöntem, günümüzde de bazı olgularda hala tercih edilmektedir.

Meme cerrahisinin 125 yıllık tarihinde en hızlı gelişme son çeyrekte yaşanmıştır. Radyoterapi (ışın tedavisi) seçeneklerinin çoğalması, radyoterapi cihazlarının modernleşmesi ve kullanımlarının yaygınlaşması, yapılacak ameliyatın boyutunun küçültülmesine katkıda bulunmuştur.

Çok ilerlememiş olgularda memenin tamamının alınmasıyla, sadece tümörün alınması ve sonra kalan memeye radyasyon verilmesi arasında fark olmadığı ortaya çıkmış, böylece “meme koruyucu cerrahi” kavramı yerleşmiş ve cerrahlar artık mecbur olmadıkça memenin tamamını almamaya başlamışlardır.

Daha yakın dönemde ise meme ameliyatı olan hastaların bazılarının yaşadığı kol şişmesi, uyuşması gibi yakınmaların sebeplerinden birisi olan aksiller diseksiyon (koltuk altı lenf bezlerinin alınması) yerine, sentinel nod (bekçi düğüm) uygulamasının yeterli olduğu saptanmıştır.

Bu yöntem sayesinde hastaya aksiler diseksiyonun gerekli olup olmadığı ortaya çıkmakta, eğer gerekmiyorsa diseksiyon yapılmayarak hasta bu işlemin rahatsızlıklarından korunmaktadır. Bu tekniğin uygulanması için gerekli donanım ve deneyimin konuyla ilgili cerrahlar arasında yayılmasıyla birlikte artık hastalar koltuk altı ve kollarıyla ilgili yaşadıkları sorunlardan uzak kalmaktadır.

İlgili Sağlık Konuları