Uzmanlara göre kansere karşı en önemli silahımız ise yaşam tarzımızdaki akılcı değişimler ve erken teşhis.
Kanser, giderek tüm dünyayı etkisi altına alan ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Öyle ki günümüzde ABD ile Avrupa`daki gelişmiş ülkelerde kalp ve dolaşım hastalıklarından sonra ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor.
Özellikle modern yaşamın sunduğu fast-food tipi beslenme kültürü, çevre kirliliği, sigara tüketimi ve hareketsiz bir yaşam tarzı, kanserin tüm dünyada hızla artmasına yol açıyor. Kanser görülme sıklığı; yaşa, cinsiyete, coğrafi yerleşime ve çevresel risk faktörlerine göre değişim gösteriyor.
Örneğin, mide kanseri beslenme alışkanlıkları nedeniyle en sık Japonya ve Çin`de görülüyor. ABD`de ise fast food tipi beslenme nedeniyle kolon kanseri daha sık görülen kanserler arasında yer alıyor. Bu da beslenme alışkanlıklarının kanserin türü üzerinde ne denli önemli rol oynadığını ortaya koyuyor. Gelişmiş ülkelerde erkeklerde en sık; prostat, akciğer ve kalınbağırsak kanserleri görülüyor. Kadınlarda ise bu sırayı meme, akciğer ve kalınbağırsak kanseri alıyor.
Neyse ki günümüzde yaşam tarzında yapılan akılcı değişimlerle bazı kanser türlerinden korunmak, gelişmiş erken tanı ve tedavi yöntemleri sayesinde de bazı kanser türlerinde yaşam süresini uzatmak, hatta ölümlerin önüne geçmek mümkün olabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi`nden Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Haluk Onat, en sık görülen kanser türlerini, belirtilerinden tedavisine kadar tüm detaylarıyla anlatıyor!
Kadınlarda en sık görülen meme kanseri nadir olarak erkeklerde de oluşabiliyor. Uzmanlar tüm dünyada her 10 kadından birinin yaşamının bir döneminde meme kanserine yakalandığını belirtiyor. Bazı ülkelerde ise örneğin ABD`de her 8 kadından biri meme kanserinin pençesine düşüyor. Ancak meme kanseri erken teşhis edildiğinde artık ölümcül bir hastalık olarak görülmüyor.
Her kadının 20 yaşından itibaren her ay memesini kontrol etmesi erken tanı açısından çok önemli. 40 yaşından itibaren sağlıklı her kadının yılda bir kez doktor tarafından muayene edilmesi ve her yıl düzenli mamografi çektirmesi gerekiyor. Risk faktörlerine sahip olan kadınlar, örneğin ailesinde meme kanseri sık görülenler ve hormon kullananlar ise bu muayenelere 20 yaşından itibaren başlamalı. Mamografiye, ailesinde sık meme kanseri görülenlerde veya risk taşıyanlarda erken yaşlarda da başvurulabiliyor.
Memede şüpheli bir kitle bulunması halinde tanı koymak için biyopsiye başvuruluyor. Biyopside ideal olan tümörün tamamının çıkarılması. Ancak özel durumlarda iğne biyopsisi de yapılabiliyor. Meme kanseri tanısı konan hastada, hastalığın erken evrede olup olmadığı, başka organlara yayılıp yayılmadığı araştırılıyor.