Yalçınkaya, Kovid-19 nedeniyle koku ve tat kaybı yaşayan hastaların yapması gerekenleri AA muhabirine anlattı. Uzun zamandır koku ve tat algısı üzerine çalışmalar yaptığını belirten Yalçınkaya, nezle, grip gibi enfeksiyonlarda da koku ve tat kaybı yaşandığını ancak bunun az sayıda kişide görülmesi sebebiyle çok bilinmediğini söyledi. Yalçınkaya, koronavirüsün koku tat kaybı yapma oranının influenza virüsünden daha fazla olduğuna işaret ederek, "Hem sayısal olarak yüksek, yani 100 hastanın 50'sinde görebiliyoruz hem de yaptığı koku tat kaybının derecesi daha yüksek." dedi. Koku ve tat kaybı yaşanmasının pek çok nedeni olduğunu ifade eden Yalçınkaya, bu konudaki araştırmaların devam ettiğini ancak virüsün koku sinir hücrelerini tutmasının bilinen en önemli neden olarak değerlendirildiğini dile getirdi.
"Tedaviye ne kadar erken başlarsak kalıcı olma ihtimali azalıyor"
Koku sinirlerinin diğer sinirlerden farklı olarak daha açıkta ve hassas olduğunu anlatan Yalçınkaya, şöyle konuştu: "Tam geçiş yolu üzerinde bulunması, aynı zamanda bu enfeksiyon sırasında orada ödem, kanlanma azalması gibi durumlar olması nedeniyle burada koku tat kaybı, özellikle de koku kaybı oluyor. Koku kaybı olan insanlarda da tat kaybı zaten olur. Pek çok kişi uzun süredir koku ve tat kaybı yaşadı ve bu rahatsızlığın kalıcı olma ihtimali var. Kalıcı olup olmadığını hastanın anlaması mümkün değil ama iki haftada geçmediyse biz bu hastaları değerlendirmek, görmek, muayene etmek istiyoruz. Çünkü tedaviye ne kadar erken başlarsak kalıcı olma ihtimali azalıyor ve daha yüz güldürücü sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz."
"Sigaradan uzak durulmalı"
Yalçınkaya, koku ve tat kaybı yaşayan hastalara çeşitli önerilerde de bulundu. Tedavinin kişiye özel olması ve uzun süredir geçmeyen koku ve tat kaybı varsa doktor kontrolü gerektiğini vurgulayan Yalçınkaya, şunları kaydetti: "Doktor kontrolü olmadan evde geçirmeye çalışmak çok doğru değil ama bir şekilde bize ulaşmaları zorsa organik kokuları koklamak, yani içinde kimyasal olmadığına emin olunan kahve, nane, gül yağı gibi kokular ne kadar çok koklanırsa o kadar iyi olabilir." Burna tuzlu su çekilmesinin de faydası olabileceğini ancak bunun dozunun iyi ayarlanması gerektiğini belirten Yalçınkaya, bu nedenle eczanelerde satılan okyanus suyunun tercih edilmesini tavsiye etti. Doç. Dr. Yalçınkaya, tuzlu su işleminin ödemin olduğu ilk dönemler faydası olabileceğini ancak kişi uzun zamandır koku alamıyorsa bunun kesin bir tedavi yerine geçmeyeceğini dile getirdi. Kimyasal kokulardan kesinlikle uzak durulmasını isteyen Yalçınkaya, şöyle devam etti: "Kokuyu alıyor muyum, alamıyor muyum, bir deneyeyim diye çamaşır suyu, deterjan, parfüm gibi şeyler sık koklanırsa problem olabilir. Bunu, koku tat problemi olmayan bir insan bile sık yaparsa problem yaşayabilir. Ayrıca, mutlaka sigara içen insanların sigaradan uzak durmasını öneriyorum. B vitamini, D vitamini, çinko gibi tedavilerin de faydası var. Kullanılacak vitamin, mineral takviyeleri konusunda sürekli yayınlar çıkıyor ama o kişinin o vitamine hiç ihtiyacı olmayabilir, zaten B vitamini fazla olabilir. Bunları fazladan kullanmak iyi olmaz. O yüzden doktor kontrolünü mutlaka öneriyorum."