Kızamık Vakalarındaki Artışa Dikkat Çeken Uzmanlar, Etkili Aşılamanın Önemini Vurguladı

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, son yıllarda kızamık vakalarındaki artışa dikkati çekerek, etkili aşılama sayesinde virüsün bulaşıcılığının engellenebildiğini söyledi. Kızamık, ateş, halsizlik, öksürük, gözlerde sulanma ve deri döküntüleri gibi belirtileri olan bulaşıcı bir hastalıktır. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, kızamığın kolay bulaşan bir virüs olduğunu ve hasta bir kişinin virüsü çevresindeki yaklaşık 15 kişiye bulaştırabileceğini belirtti. Aşısız göçmen gruplarının ve pandemi döneminde aksatılan aşılamanın kızamık vakalarının artmasında etkili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, aşının önemine dikkat çekti ve aşı tereddüdünün giderilmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca, eksik aşılı çocuklar ve erişkinlerin de risk altında olduğunu ve aşılamanın hızla tamamlanması gerektiğini belirtti. Kızamık hastalığının belirtileri ve tedavi süreci hakkında bilgi veren Prof. Dr. Yavuz, riskli gruplarda hastalığın ağır seyredebileceğini ve bulaş sonrası takip sürecinde bir hekime başvurulması gerektiğini ifade etti.

İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, son yıllarda kızamık vakalarındaki artışa dikkati çekerek, etkili aşılama sayesinde virüsün bulaşıcılığının engellenebildiğini söyledi.
Ateş, halsizlik, öksürük, gözlerde sulanma ve deri döküntüleri gibi belirtileri olan kızamık, bulaşıcılığı en fazla olan hastalıklar arasında yer alıyor.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı da olan Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kızamığı en kolay bulaşan virüslerden biri olarak nitelendirerek, hasta bir kişinin virüsü, çevresindeki yaklaşık 15 kişiye bulaştırabileceğini anlattı.
Kızamığın çok eski bir hastalık olduğunu belirten Yavuz, "Kızamıkla yapılan mücadele aslında tıbbın da en büyük başarılarından biridir. Yıllar içerisinde kızamıktan milyonlarca insan ölürken, etkili aşılama sayesinde neredeyse 200 milyondan fazla hayat kurtarılmıştır. Kızamık evet herkeste çok ağır seyretmiyor ama ağır seyrettiği kişilerde, küçük çocuklar, gebeler, bağışıklığı baskılanmış gruplarda ölüme neden olabiliyor." dedi.
Aşı tereddüdünün giderilmesi gerekiyor
Prof. Dr. Yavuz, vaka sayılarının artmasında aşısız göçmen grupların ve çocuklarda pandemi döneminde aksatılan birinci basamak aşılamanın etkili olduğunu vurguladı.
Kızamık virüsünden korunmada aşının önemine dikkati çeken Yavuz, şöyle devam etti:
"Kızamık gibi çok etkili aşısı olan, değişmeyen bir virüsle karşı karşıyayız. Aşısı var ve aşının değişmesine ihtiyaç duymuyoruz. Aşı, temas etmiş kişilere yaptığınız zaman da koruyucu oluyor. Mesela biz temas ettik, kızamığa karşı bağışıklığımız yok. Aşıladıysak onları koruyoruz. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün yaptığı şu anda hızlıca olguları bulmak, tanımak. Sonra temaslılara gidip eksikse aşılamalarını yapmak. Gerek göçmen gruplarında gerek kendi vatandaşlarımızın primer aşılamasında o eksik aşıları hızla tamamlamak gerekiyor."
Prof. Dr. Yavuz, pandemi döneminde aşı karşıtlığının da gündeme geldiğini ifade ederek, doğru bilgileri aktararak bu tereddüdün giderilmesi gerektiğini, kişilerin aile hekimine başvurarak eksik aşılarını tamamlayabileceğini kaydetti.
"Eksik aşılı çocuklar, eksik aşılı erişkinler de etkilenebilir"
Son yıllarda artan kızamık vakalarında insan yoğunluğunun fazla olduğu alanlarda yaşayan veya çalışanların yer aldığını belirten Yavuz, "Genelde aşısız çocuklar etkileniyorlar ama mesela eksik aşılı çocuklar, eksik aşılı erişkinler de etkilenebilir. Özellikle sağlık çalışanları olmak üzere yine ön safta çalışan polis, öğretmen gibi görevliler de riskli grup. Bunlara da eğer geçirmemişlerse hastalığı veya aşısızlarsa iki doz aşılama öneriyoruz." diye konuştu.
Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, kızamık bulaşındaki tıbbi tabloya değinerek, "Hastalık aslında birkaç haftalık kuluçka döneminden sonra ateşle başlıyor. Ondan sonra ateş, kırıklık, gözlerde sulanma olabilir, öksürük eşlik edebilir. Sonra vücutta yukarıdan aşağıya doğru kızarıklıklar ve döküntü oluyor. Aslında bir kızamık hastası gören gerçekten çok rahatlıkla tanıyor, hasta döküntü nedeniyle kıpkırmızı oluyor ve yüksek ateş görülüyor." ifadelerini kullandı.
Yavuz, kızamığın tedavi süreciyle ilgili, "???Bize normalde kızamık şikayetiyle gelen hastada öncelikle genel fonksiyonlarına bakıp, semptomatik tedavi dediğimiz tedaviyi yapmak durumundayız. Ateş varsa ateş gideriliyor, solunum destek ihtiyacı varsa destekleri yapılıyor." bilgisini verdi.
"Riskli gruplarda ağır seyredebiliyor"
Küçük çocukların, gebelerin ve bağışıklığı baskılanmış grupların riskli grupta yer aldığını aktaran Prof. Dr. Yavuz, "Riskli gruplarda ağır seyredebiliyor. Özellikle akciğerleri etkileyebiliyor, ağır bir zatürre yapabiliyor aynı Kovid-19'da olduğu gibi. Yine ilerleyen dönemlerde küçük, özellikle bir yaş altındaki çocuklarda on yıl sonra beyne yerleşerek çok ölümcül, ağır bir ensefalit tablosu yapabiliyor. O nedenle de aslında hastalıktan korunmak en iyisi." değerlendirmesini yaptı.
Prof. Dr. Yavuz, bulaş sonrası takip sürecinde bir hekime başvurulması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Özellikle kızamıklı biriyle temas etmiş gebe, küçük çocuk, bağışıklığı baskılanmış biri varsa mutlaka hekime başvursun. Çünkü korunmada aşının yanında bazen immünoglobulin dediğimiz bir uygulama var, onu da uygulayabiliyoruz. Kızamıkla teması olan kişilerin özellikle riskli gruptaysa mutlaka hekime başvurması önemli. Çünkü belli süreye kadar aşı yapılabiliyor, belli süreye kadar immünoglobulin dediğimiz ajanlar verilebiliyor ve bunlar koruyucu olabiliyorlar."