Hipertansiyon Tedavisi Ömür Boyu Sürer

Yaklaşık 100.000 civarında vatandaşımızı hipertansiyona atfedilebilir nedenlerle kaybediyoruz. Hekimlerimiz arasında önemi iyi bilinmekle birlikte tedavisinde tüm ülke çapında başarılı olmadığımız ortada!

Hipertansiyon tedavisinde ,öncelikle tedavinin ömür boyu sürmesi gibi bir gereklilik var ve bu durumu hastanın kabullenmesi ciddi zorluklar içeriyor. İkna olmamış bir hastaya en iyi ve uygun ilaç tedavisini versek bile ilaç çöplüğünü artırmak dışında bir katkımız olmuyor. 

Genetik ve yaş gibi değiştiremeyeceğimiz faktörlerin yanısıra fazla kilo, beslenme alışkanlıkları ve alkol ve sigara gibi alışkanlıklar da kan basıncı kontrolüne olumsuz etki etmekte. Yaşam tarzımızı kendimiz dahil değiştirmek zor bir görev ve kan basıncını kontrol etmedeki sorunumuzun önemli bir bölümü de buradan kaynaklanıyor.

Tüm kılavuzların halihazırda önerdiği ve ilk seçenek olarak kullanılabilecek beş grup ilacımız var: diüretikler, beta blokerler, kalsiyum kanal antagonistleri, ACE inhibitörleri ve anjiotensin II reseptör antagonistleri. Her ilaçta olduğu gibi bu ilaçların da yan etkileri var. Bu yan etkiler ilacın kesilmesi ve bir daha doktora gitmeme kesin kararına yol açabiliyor hastalarımızda.

Bir başka ilacı bırakma nedeni ilk birkaç günlük kullanımdan sonra “tansiyonumu düşürmüyor” tanısı ile ilacın bırakılması. Hemen tüm gruplarda acil kan basıncını düşürme endikasyonu yoksa en az üç hafta beklemek gereğini de hastalarımıza anlatmamız ve tabii ikna etmemiz gerekiyor.

Tüm antihipertansiflerin bildiğimiz yan etkilerin dışında bir durum daha ilacın “bende yan etki yaptı ya da bana dokundu” tanısı ile kesilmesine yolaçıyor. Bu durum ilacın beklenen etkisi. Özellikle uzun süre hipertansif seyretmiş veya yaşlı hastalarda kan basıncının normale hemen gelmesi bazı semptomlara yolaçabiliyor. Bu durumu da hastalara anlatmamız gerekli.

Son olarak herşeyi  doğru şekilde yaptık, kan basıncı kontrolde, yan etki yok, ama sorunumuz hala olabilir. Bu durum da hastalarımızda belli süre kullanımdan sonra (ki bu süre birkaç aydan yıla kadar uzanabilir), “bünyemde alışkanlık yaptı ya da yapar mı acaba ” tanısı ile ilacın kesilmesi.

Tüm bunları aştıktan sonra artık hastalarımızdaki kardiyovasküler komplikasyonların azalmasını bekleyebiliriz. Tabii olmamış birşey için hastalarımızdan teşekkür beklememeliyiz. Gene de hekimler olarak tüm hipertansif hastaların yaklaşık % 15’inde tedavi hedeflerine ulaşmak az şey değil.

Prof. Dr. Yunus ERDEM
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı

İlgili Sağlık Konuları