Çukurova Üniversitesinde (ÇÜ) bir grup bilim insanı, "cep telefonlarından yayılan elektromanyetik dalgaların çeşidi ve süresinin anne karnındaki bebeğin genetik yapısında oluşturabileceği kromozom hasarları" konusunda araştırma yaptı.
ÇÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan, 5 kişilik ekiple yaptıkları tez çalışması kapsamındaki araştırmanın sonuçlarına ilişkin, AA muhabirine bilgi verdi.
Anne karnındaki bebeğin içinde bulunduğu amniyotik sıvıda anne hücresi bulunmadığını belirten Demirhan, bebeğe ait cilt, solunum, sindirim ve boşaltım sisteminden dökülen hücrelerin olduğunu aktardı.
Demirhan, bebeğin doğum öncesi tıbbi olarak genetik yapısı, DNA ve kromozom analizi gerektiğinde "amniyosentez" adı verilen işlemle anne karnındaki bu sıvıdan numune alındığını anlattı.
Sıvıdaki hücrelerin laboratuvar ortamında testlerinin yapıldığını dile getiren Demirhan, alınan sonuçların bebeğin genetik yapısını aktardığına dikkati çekti.
18 anne adayına "amniyosentez" işlemi uygulandı
Araştırma kapsamında ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesinde 18 gebe kadına "amniyosentez" işlemi uyguladıklarını, sıvıdaki bebek hücrelerini kültür ortamında çoğalttıklarını ifade eden Demirhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kültür sürecinde 5 santimetre uzaklıkta manyetik dalgalar uygulandı. Bir grubu 900, bir grubu da 1800 megahertz elektromanyetik alana tabi tuttuk ve kontrol grubuna herhangi bir işlem yapmadık. İlk iki gruptaki hücreleri üç ayrı zaman dilimine ayırdık. Her gün 3, 6 ve 12 saat manyetik alana tabi tuttuk. 12 günün sonunda, tüm hücre gruplarındaki kromozomları elde ettik.
Kromozom görüntüleme sisteminde, oluşabilecek yapısal ve sayısal değişiklikleri birebir kaydettik."
"Kromozom hasarı belirlendi"
Demirhan, araştırmada çok çarpıcı sonuçlara ulaştıklarına işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"Günde, 900 megahertz dalga değerine 3 saat maruz kalan hücrelerin yüzde 14'ünde, 6 saat maruz kalan hücrelerin yüzde 17'sinde, 12 saat maruz kalan hücrelerin yüzde 33'ünde kromozom hasarı belirlendi. Araştırmada günde 3 saat 1800 megahertz dalga değerine maruz kalan hücrelerin yüzde 15,5'inde, 6 saat maruz kalan hücrelerin yüzde 35'inde, 12 saat maruz kalan hücrelerin yüzde 40,5'inde kromozom hasarı oluştuğu belirlendi. Kromozom katlanma kusurları, kırılganlık ve kırılmalar gibi hasarların oluştuğunu gördük."
Araştırmada en çok etkilenenlerin 1, 3, 5 ve X kromozomu olduğunu tespit ettiklerini vurgulayan Demirhan, "1, 3 ve 5 nolu kromozomlar bizim için çok önemli, çünkü önemli bazı kanser genleri bu kromozomlar üzerinde." dedi.
Prof. Dr. Demirhan, ulaştıkları sonuçların daha önce nikotin ile yapılan çalışmalarda elde edilen bulgulara benzer olduğuna dikkat çekti.
Kromozomlarda meydana gelen bu tür hasarların düzelme ihtimalinin, kişinin enzimlerinin miktarı ve etkinliği ile vücut direnci gibi unsurlara bağlı olduğuna değinen Demirhan, şöyle devam etti:
"Vücut bu tür hasarları belli bir miktara kadar tolere edebilir. Mesela, DNA tamir enzimlerimiz, günübirlik oluşan DNA kırıklarını hızlı şekilde tamir ediyor ama uzun süre sürekli maruz kalma sonucunda bu hasarlar geri dönüşü olmayan noktaya ulaşır. Biz bir nevi uyuyan devi uyandırıp, kanser genlerimizi aktif hale getirirken, onları baskılayan genleri ve tamir enzimlerimizi pasif hale getiriyoruz. Kanser genlerimiz aktif hale geçtiğinde kanser riski artıyor."
Anne adaylarına öneriler
Kadınlara da bazı tavsiyelerde bulunan Demirhan, şunları kaydetti:
"Cep telefonu artık günümüzün vazgeçilmezi ama gebe kadınların manyetik alandan uzak kalması gerekiyor. Mümkün olduğu kadar gebe anneler cep telefonunu üzerinde taşımamalı. Konuşurken çok kısa sürelerle konuşmaları gerekir. Telefon ilk çaldığında, manyetik dalgalar çok yüksek gelir. İlk çaldığında değil, birkaç kez çaldıktan sonra açsınlar. Mümkün olduğu kadar kulaklıkla kullansınlar. Evde baş ucunda, yakın alanda cep telefonu bırakmasınlar. Ayrıca gebelik süresince diğer manyetik alanlardan da uzak dursunlar."