Gebelik döneminin kadın yaşamında fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu değişimlere uyumu gerektiren önemli bir süreç olduğunu söyleyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Halime Dal Uysal, "Doğum sonrası depresyon ise; gebelik sürecinde ve doğumdan sonraki ilk 4-6 hafta içinde başlayabildiği gibi doğumdan sonraki 1 yıl içinde herhangi bir zaman diliminde de ortaya çıkabilir" diyerek gebelik sonrası depresyon tanı ve tedavi yöntemlerini anlattı.
Medicana International İstanbul Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Uzm. Dr. Halime Dal Uysal, gebelik ve sonrasındaki fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin çeşitli ruhsal hastalıklara sebep olabildiğini kaydetti. Uysal, gebelik sonrası depresyon tanı ve tedavi yöntemlerini anlatarak detaylı bilgiler paylaştı.
HERHANGİ BİR ZAMAN DİLİMİNDE ORTAYA ÇIKABİLİR
"Doğum sonrası depresyon; yüzde 30 - yüzde 85 oranında annelik hüznü (postpartum blues), yetişkin annelerde yüzde 10- yüzde 15 oranında ve ergen annelerde yüzde 26 oranında doğum sonrası depresyon; yüzde 0.1- yüzde 0.2 doğum sonrası psikoz olmak üzere başlıca üç başlık altında incelenebilir" bilgisini veren Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Annelik hüznü belirtileri doğum sonrası üçüncü, beşinci günlerde ortaya çıkar ve 7 - 10 gün içerisinde kendiliğinden düzelme eğilimindedir. Belirtileri normal sınırda olan bir üzüntü, karamsarlık, mutsuzluk, zihin bulanıklığı, yorgunluk, bitkinlik veya endişe hali, kolay ve sık ağlama şeklindedir. Hasta ve ailesine bu durumun normal olduğunu açıklamak, sosyal destek sistemlerini güçlendirmek genellikle yeterli olmaktadır. Doğum sonrası depresyon ise; gebelik sürecinde ve doğumdan sonraki ilk 4-6 hafta içinde başlayabildiği gibi doğumdan sonraki 1 yıl içinde herhangi bir zaman diliminde de ortaya çıkabilir. Belirtileri major depresyon belirtilerine benzer. En az iki hafta süren ilgi ve istek kaybına eşlik eden, iştah -uyku değişiklikleri, dikkati toplamada zorluk, bitkinlik, enerji azlığı, değersizlik -suçluluk duyguları, intihar fikirleri mevcuttur."
BU BELİRTİLERE DİKKAT
Annenin kendisiyle ve bebeğiyle yeterince ilgilenemediğini düşünmesi gibi yoğun suçluluk duygusu yaşayabileceğini dile getiren Uysal, "Ayrıca bebeğe yabancılaşma söz konusu olabilir. Özellikle sabahın ilk saatlerinde kendini daha kötü hissedebilir. Devamlı ağlamaklı halde dolaşma, yaşamdan zevk alamama, uyuyamama veya gün boyu uyuma, kilo alımı veya kaybı, içe kapanma, insanlardan uzaklaşma, kişisel bakımını ihmal etme gibi belirtiler görülebilir. Bireyin aile, iş ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini düşürür. Kadının sadece kendisini değil çocuğunu da ihmal etmesi söz konusudur. Hastalık şiddeti fazla olan hastalarda intihar düşünceleri, intihar girişimleri, bebek bakımını aksatma ve hatta bebeğe zarar verme davranışı olabilir" dedi.
YÜZDE 50 GENETİK FAKTÖRLE İLİŞKİSİ OLDUĞU İLERİ SÜRÜLÜYOR
Gebelik depresyonuna zemin hazırlayan çeşitli risk faktörleri bulunduğuna dikkat çeken Uysal, "Eş desteğinin olmaması, sosyal destek azlığı, sürekli olumsuz yönde düşünme eğilimi, geçmişinde büyük bir travma yaşama, istenmeyen gebelik, erken yaşta gebe kalma, önceden depresyon öyküsünün olması, gebeliğine yönelik olumsuz duygular, ölüm, ayrılık, boşanma gibi durumlar, çok çocuğun olması, zor-erken-travmatik doğum yapma, bebek kaybı, bebeğin yoğun bakım ihtiyacının olması veya gelişim kusurunun olması, sosyoekonomik koşulların yetersiz olması gibi nedenler gebelik depresyonunu etkileyen risk faktörleridir. Doğum sonrası depresyonun yaklaşık yüzde 50'sinin genetik faktörlerle ilişkisinin olduğu ileri sürülmektedir. Doğum sonrası depresyon oranları oldukça yüksek olmakla birlikte doğum sonrası depresyon sıklıkla atlanan ve tedavisiz kalan bir hastalıktır. Uysal, gebelik dönemi ve doğum sonrası dönemde iyi bir ruhsal muayene ve güvenilir tarama yöntemleri kullanılarak doğum sonrası depresyon saptanabilir" diye konuştu.
BEBEK GELİŞİMİNDE OLUMSUZ ETKİLERİ OLABİLİR
Doğum sonrası depresyonun anneyi, bebeği ve tüm aileyi olumsuz yönde etkileyebilen, bebeğin duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olabilen bir rahatsızlık olduğunu söyleyen Uysal, "Bu nedenle zamanında uygun tedavi planlaması çok önemlidir. Ayrıntılı Ruhsal muayenenin ardından depresyonun şiddeti ve bebeğin durumu birlikte değerlendirilmelidir. Tedavide çeşitli antidepresan ilaç tedavileri, psikoterapiler, elektronvulsiv terapi gibi yöntemler kullanılabilmektedir. Şiddetli yaşanan depresyonlarda, özellikle intihar riski söz konusu ise, anneyi hastaneye yatırmak gerekebilmektedir. Doğum sonrasında ortaya çıkan ağır bir depresyon, kadının ileriki yaşamını da etkileyecek Bipolar Bozukluğun ilk atağı da olabilir. Bu nedenle doğum sonrası depresyon geçiren kadınlar psikiyatri uzmanı tarafından uzun süreli olarak izlenmelidir. Unutmayalım mutlu anne mutlu bebektir" diyerek sözlerini noktaladı.