Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kıvılcım Gücüyener öncülüğünde uygulanması başlanan yöntemle, oksijensiz kaldığı için ileride çeşitli derecelerde beyin hasarı gelişme riski taşıyan bebeklerde kalıcı hasar azalıyor ve bazı bebeklerde tam iyileşme şansı doğuyor.
Gücüyener AA muhabirine yaptığı açıklamada, bebeğin herhangi nedenden ötürü kısa bir süre dahi oksijensiz kalmasının (hipoksi), beyin gelişimini olumsuz etkileyebileceğini, bebekte bedensel ve zihinsel özür bırakabileceğini söyledi.
Bebeğin yeterli oksijen alamamasına, çok çeşitli nedenlerin yanı sıra, anne karnındayken annenin bir darba maruz kalması, kaza geçirmesi ve düşmesinin
bile neden olabileceğini anlatan Gücüyener, doğum sırasında ya da doğumdan hemen sonra da oksijen alınamamasının mümkün olabildiğini belirtti.
Gücüyener, gebeliğin sonuna doğru veya doğum sırasında plasentanın yırtılabildiği ve bebeğin çıkış süresinin uzayabildiği için bebeğin oksijensiz kalabildiğini ifade etti. Bu
nedenle, gebelik döneminde bu gibi bir durumla karşılaşıldığında, hikayenin mutlaka hekime anlatılması gerektiğinin önemine değinen Gücüyener, hekimin de anne adayına bu soruları sorması gerektiği uyarısında bulundu.
Gücüyener, yetersiz oksijen alan yeni doğan bebeklerin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde alınarak, destek tedavisi verildiğini, ancak beyinde oluşan hasar nedeniyle bebeklerde zihinsel ve bedensel hasarların kalabildiğini vurguladı.
Bu güne kadar hipoksik bebeklere uygulanan tüm destek tedavilerinin, beyin hasarı gelişmesine engel olamadığını ve hasar oranını azaltmadığını, ancak yaşamsal fonksiyonların korunmasına olanak tanıdığına dikkati çeken Gücüyener, artık dünyanın birçok ülkesinde bu tür vakalarda total vücut ve "baş soğutma yöntemi"nin tek sonuç veren tedavi yöntemi olarak uygulandığını ve başarılı sonuçlar elde edildiğini söyledi.
Yöntemin, yurt dışında bazı ülkelerde son 4-5 yıldır rutin tedavi yöntemi olarak uygulandığını anlatan Gücüyener, çok eskiden Rusların çocukları soğuk suya doğru doğurttuklarını, soğuk suda doğum yapıldığı için kafaları soğuk olan bebeklerde, diğer bebeklere oranla daha az "hipoksi" görüldüğünü dile getirdi.
Gücüyener, baş soğutma yönteminin ilk olarak 1960'lı yıllarda denendiğini daha sonra 1990'lı yıllarda çok sayıda hayvan deneylerinden sonra 1998'de pilot çalışmaların başladığını ve günümüze kadar 15'in üstünde bin 500'den fazla bebeği içeren randomize kontrollü çalışma yapıldığını söyledi. Çalışmalarda, tüm vücut ya da sadece baş soğutmasının karşılaştırmalı ikili gruplar üzerinde denendiğini anlatan Gücüyener, baş soğutmasında kullanılan cihazın FDI onaylı olarak birçok ülkede standart uygulanan yöntemler içinde girdiğini belirtti.
az olmamak kaydıyla bebeğin yapısı ve tedavi protokolü göz önünde tutularak, her saatte 0.2-0.5 derece arttırılarak, baş yavaş yavaş ısıtılıyor. Beynin zarar görmemesi açısından, ısıtma işleminin yavaş yapılması gerekiyor.
Yöntem Artık Türkiye'de!
Prof. Dr. Kıvılcım Gücüyener, Selektif baş soğutması uygulaması Türkiye'de ilk olarak GÜ Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde uygulanmaya başladığını belirterek, "Hastanemizde 12 bebeğe selektif baş soğutması yöntemi uyguladık. Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı Zekai Tahir Burak Doğum evi Hastanesi de hipoksik bebeklerine total vücut soğutması yöntemini uygulamakta" diye konuştu.
Gücüyener, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde de baş soğutma yönteminin uygulanmaya başlandığını ve daha bir çok hastanenin bu yöntemi uygulamaya
başlayacaklarını söyledi.
Gücüyener, yöntemin uygulandığı bebeklerden durumu çok ağır olan 4'ünün öldüğünü, diğer 8'inin ise sağlık durumlarının çok iyi olduğunu kaydetti.