ANTALYA Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Romatoloji Uzmanı Doç. Dr. Sibel Bakırcı, halk arasında omurga ya da bel romatizması olarak bilinen 'ankilozan spondilit' hastalığının erkeklerde 3 kat fazla görüldüğünü söyledi.
Doç. Dr. Sibel Bakırcı, romatolojik rahatsızlıkların halk arasında 'iltihaplı romatizma' olarak bilindiğini belirterek, genetik yatkınlığı olan bireylerde özellikle çevresel tetikleyicilerin etkisiyle bağışıklık sisteminin normalin dışında çalışmasıyla ortaya çıkan, kasları, kemikleri, damarları ve bağ dokuyu etkileyebilen hastalıklar olduğunu anlattı. Romatolojik rahatsızlıklarda kişinin özellikle eklemlerde ağrıları, eklemlerde şişlik, ağız çevresinde beyaz aftların oluşması, bel ağrısı, belde katılık ve cilt döküntüleri gibi şikayetlerle başvurduğunu aktaran Doç. Dr. Bakırcı, romatolojik rahatsızlıklarda erken tanı ve teşhisin çok önemli olduğunu vurguladı.
'SİNSİ BİR SÜREÇ'
Doç. Dr. Bakırcı, bağ doku hastalıklarında ve damar iltihaplarında özellikle ciltte bazı kırmızı küçük lezyonlar görüldüğünü belirterek, ağız ve göz kuruluğu gibi şikayetlerle hastaların başvurduğunu anlattı. Romatolojik rahatsızlıklarda yorgunluğun çok önemli bir faktör olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Bakırcı, "Hastalıklarımızın ilk ortaya çıkış ve aktif olduğu dönemlerde ateş, yorgunluk, halsizlik ve kilo kaybı görülmektedir. Oysa hasta bel ağrısıyla gelip, şikayetlerinin 2 gün önce bir ağırlık kaldırdığında ortaya çıktığını söylüyor. Bunu romatolojik rahatsızlıklarla ilişkilendirmek oldukça çok erken. Şikayetlerin en az 6 haftadan uzun sürüyor olması gerekiyor. Sinsi bir süreç. Ne zamandır hastalığın sürdüğünü sorduğumuzda, 'Çok uzun zamandır' karşılığını veriyorlar" dedi.
'BU HASTALIK SADECE OMURGAYLA SINIRLI KALMAZ'
Romatolojik rahatsızlıklarda en çok rastlanan hastalığın 'ankilozan spondilit' olduğunu belirten Doç. Dr. Bakırcı, "Halk arasında Suna Pekuysal, Ahmet Mete Işıkara hastalığı olarak biliniyor. Hastaların en önemli başvuru şikayeti; bel ağrısı. Genellikle bel ağrısı 3 aydan uzun sürüyor. Sanıldığının aksine oldukça erken yaşlarda bu hastalıkla karşılaşıyoruz. 20-40 yaş arasında başlıyor. Erkeklerde kadınlara göre, 3 kat daha sık görülmektedir. Bel ağrısında özellikle istirahat hali artıyor. Hastaların yarım saatten uzun sabah katılıkları görülmektedir. Bu hastalık sadece omurgayla sınırlı kalmaz. Gözde kanlanma artışı görülmektedir. Bazı cilt lezyonlarıyla başvurulabilmektedir" diye konuştu.
'ERKEN TANI ÇOK ÖNEMLİ'
?Doç. Dr. Bakırcı, erken tanı ve tedaviyle omurgadaki eğrilikler, kamburlukların ortaya çıkmasının engellenebileceğini anlatarak, "En önemli şey; erken tanı ve tedavinin yapılabilmesidir. Erken tanı ve tedavi uygulanmadığında bazı eklemlerde maddeler salgılanır. Öncelikle bunlar şişlikle ortaya çıkıyor. 'Ankilozan apondilit'te ise özellikle kemikleşmiş oluyor. Disklerin arasında kemikleşmeyle beraber hareket kısıtlıkları ve eğrilikleri başlıyor. Hasta kafasını sağa ve sola hareket ettiremeyebilir. Omurgasında kamburluklar görülebilmektedir. Hastanın dik olarak öne bakması azalabilmektedir. Ama erken tedavi ve biyolojik tedaviyle zamanla bu hasarların oluşmasının önüne geçilebilmektedir" dedi.