13 Eylül Dünya Sepsis Günü

Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çağrı Büke; "Sepsis, hayatı ciddi anlamda tehdit eden bir enfeksiyon hastalığı komplikasyonu.

13 Eylül Dünya Sepsis Günü nedeniyle Türk Klinik Mikrobiyoloji Enfeksiyon Hastalıkları (KLİMİK) Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu; hem sepsis konusuna dikkat çekmek hem de sepsis gelişimine ve ilerlemesine neden olan en önemli faktörlerden birisi olan çok ilaca dirençli mikroorganizma enfeksiyonlarının gelişmesini önlemede antibiyotiklerin gelişigüzel ve hekim önerisi dışında kullanılmaması konusunu vurgulamak için bir açıklama yaptı.

Çoğunlukla bakteriyel enfeksiyonlara bağlı olarak gelişirse de diğer çeşitli mikroorganizmalar olan mantar, virüs hatta parazitlere bağlı enfeksiyonlar sırasında da ortaya çıkabiliyor" dedi

"ERKEN TANI VE ETKİN TEDAVİ HAYAT KURTARIYOR"

Tüm dünyada her yıl milyonlarca kişinin sepsis tanısı aldığını, bu rakamın 27 milyon'a ulaştığını ve her gün ortalama 20 bin kişinin sepsis nedeniyle kaybedildiğinin tahmin edildiğini söyleyen Prof. Dr. Büke; "Günümüzde sepsis nedeniyle ölen kişi sayısı; prostat kanseri, meme kanseri ve HİV/AİDS'e bağlı ölen kişi sayılarının toplamından daha fazla. Sepsis'te erken tanı ve erken, etkin tedavi hayat kurtarıyor. Sanılanın aksine sepsis, yalnızca hastanede yatan hastalarda gelişen enfeksiyon hastalıklarının seyri sırasında ortaya çıkan bir durum değildir. Sepsis, toplum kökenli bazı enfeksiyon hastalıklarının seyri sırasında da gelişebilmektedir. Almanya'da sepsis olgularının yüzde 40'ına evde rastlandığı bildirilmektedir. Hastayı gören hekimin sepsis tanısını akla getirmediğinde ve tedavi için hastaların hastaneye yatırılmalarında gecikme yaşandığında hastalık ilerleyerek ağır sepsis ve septik şok tabloları gelişmekte ve hastalığın ölüm ile sonuçlanma olasılığı daha da artmaktadır. Bu açıdan hekimlerin toplum kökenli bazı enfeksiyon hastalığı gelişen olgular ile karşılaştıklarında sepsisi akla getirmeleri ve hastalarını bu açıdan değerlendirerek gerekli durumlarda hastaneye yatırarak hızla etkin tedavilerine başlanmalarını sağlatmaları sepsis'li olgularda sağ kalım oranının artmasında çok önemlidir" diye konuştu.

Prof. Dr. Büke; "Sepsis'in gelişebileceği ve sık karşılaşılabilen toplum kökenli enfeksiyon hastalıkları; zatüre, böbreklerin enfeksiyon hastalığı, komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonları, karın içi enfeksiyonlar (safra kesesi enfeksiyonu, karın içi abseler, peritonit, divertikülit vb.) ile kan dolaşımı enfeksiyonları olarak sıralanabilir. Söz konusu enfeksiyon hastalıklarının geliştiği her olguda sepsis ve bunun ileri evreleri ile her zaman karşılaşılması söz konusu değildir. Sepsis gelişme olasılığını artıran bazı kolaylaştırıcı faktörler söz konusudur. Bunlar; ileri yaş (65 yaş ve üstü), bebeklik ve çocukluk altta bağışıklık sistemini baskılayan hastalığı olan olgular, bağışıklık sistemi baskılayacak türden ilaç alan hastalar ile çok ilaca dirençli bakteriler ile gelişen enfeksiyon hastalıklarıdır. Bir hastada bir enfeksiyon hastalığının varlığını değerlendirirken altta yatan kolaylaştırıcı faktörleri de göz önünde bulundurmak sepsis'li olguya yaklaşımda önemlidir" dedi.

Günümüzde tüm dünya için en önemli tehditlerden birisinin de çok ilaca dirençli mikroorganizmalar ile gelişen enfeksiyon hastalıklarının oluşturduğunu ifade eden Prof. Dr. Büke; "Dirençli mikroorganizmalar ile gelişen gerek toplum kökenli enfeksiyon hastalıkları gerekse hastanede yatan hastalarda gelişen enfeksiyonlar, elde tedavi amacıyla kullanılabilecek antimikrobiyal ilaçların sınırlı olması hatta bazen elde mevcut olmaması nedeniyle, tedavide güçlüklere hatta başarısızlıklara neden olmaktadır. Bu durum hastalarda sepsis ve buna bağlı ciddi sonuçların gelişebilmesine zemin hazırlamaktadır. Antimikrobiyal ilaçların bilinçsiz ve gelişigüzel kullanılması mikroorganizmalarda direnç gelişimine yol açan en önemli faktördür" diye konuştu.