11.Ulusal Romatoloji Kongresi'ne Katılan Romatoloji Uzmanları Uyarıyor!

Halk arasında 'iltihaplı romatizma' olarak bilinen Romatoid Artrit tüm dünyada toplumun binde 5'ini etkiliyor. Kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülen bu hastalık, başladıktan 10 yıl sonra hastaların 1/3 ünü çalışamaz hale getiriyor.

Sigara İçmek Romatoid Artrit'e Yakalanmayı Kolaylaştırıyor!

Halk arasında 'iltihaplı romatizma' olarak bilinen Romatoid Artrit tüm dünyada toplumun  binde 5’ini etkiliyor. Kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülen bu hastalık, başladıktan 10 yıl sonra hastaların 1/3 ünü çalışamaz hale getiriyor.

Bugün için nedeni tam olarak bilinmeyen hastalığa zemin yaratan en önemli risk faktörü sigara içmek olarak belirlendi. Kalıtsal faktörlerin de rol oynadığı hastalık en çok orta yaştaki kişilerde görülüyor. Yakın zamanda geliştirilen tanı kılavuzları romatoid artritin artık çok daha erken teşhis edilmesini mümkün kılıyor.

Yeni geliştirilen ilaçlar ve tedavi yaklaşımları sayesinde de bir zamanlar tedavisi yok denilen bu hastalığın belirti ve bulguları kontrol altına alınmakta, eklem hasarının gelişmesi önlenmekte ve yaşam kalitesi yükselmektedir.

 

Ankilozan Spondilit

Ankilozan Spondilit’te şekil bozukluğunun gelişimini engellemek için tedavinin gecikmeden başlanması gerekiyor.

Halk arasında baston hastalığı veya ünlü hastaların adıyla bilinen ve tuttuğu kişilerde zaman içinde kamburluk ve hareket kısıtlılığı yapan ankilozan spondilit, Ülkemizde binde 3 civarında görülüyor. Daha çok genç erkeklerin hastalığı olan ankilozan spondilit, kalça ve belde istirahat sonrası artan, hareket etmekle azalan ağrılarla kendini belli ediyor.

Sabahları olan ve uzun süren belde tutukluk, topuk ve kalça ağrısı da kliniğin diğer parçaları.Gözde iltihaplanma, ağız yaraları, barsak iltihaplanması eklem dışı belirtileri olarak görülebiliyor. Kalıtım, bugün için hastalığa zemin hazırlayan en önemli risk faktörü. Ankilozan spondilit, artan farkındalık ve modern görüntüleme yöntemleri ile artık günümüzde çok daha erken teşhis edilmekte. Yapılan çalışmalar, tedavinin bel eklemi röntgenlerinde yapısal bozukluk gelişmeden başlanmasının ileride gelişecek kamburluğu önlediğine ilişkin umut vermektedir.

Prof. Dr. Vedat Hamuryudan
Romatoloji Araştırma ve Eğitim Derneği Genel Sekreteri

 

Osteoporoz

Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz, kemiklerdeki kalsiyumun azalmasına bağlı yoğunluğunun ve dayanıklılığının azaldığı bir hastalık olup, tüm iskeletin zayıflamasına ve özellikle omurga, kalça ve el bileğinde kırıklara yol açar. Ağrı ile kendini göstermeyen sinsice ilerleyen bir hastalıktır.

Yıllar içinde gelişen omurga kırıkları hastanın boyunda kısalmaya yol açar; bel, sırt veya kalçada ağrı duyulması, omurlarda ezilme ve çökmeye bağlı vücudun öne eğilmesi, omurga, kalça ya da el bileğinde aniden kırık gelişmesi osteoporozun belirtileridir.

Kemik gelişimi anne karnındayken başlar ve 30 yaşlarına kadar devam eder. Kemik yapısının gelişiminde genetik faktörlerin yanı sıra hormonlar, 50 yaşın üstünde olmak, besleme alışkanlığı, fiziksel aktivite ve güneş ışınlarından yeterli yararlanabilme, ince vücut yapısı, hastalık veya sakatlık, hareketsizlik gibi yaşam biçimiyle ilgili faktörler çok önemli rol oynar.

Değiştirilebilen risk faktörlerinin bilinmesi ve zamanında önlem alınması halinde hastalık ve buna bağlı kırıkların oluşması engellenebilir. Kalça ve diz bölgelerindeki kasların güçsüz olması, denge ve yürüme bozukluğuna yol açan hastalıklar, görme sorunları, uygun olmayan ev ortamı düşme riskini ve buna bağlı oluşabilecek kırık riskini artırır.
Osteoporoz, özellikle menopoz sonrası dönemde her 3 kadından birinde görülmektedir. Kadınlarda östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte kemiklerdeki kalsiyum miktarı düşmeye başlıyor. Dolayısıyla, menopozla birlikte ortaya çıkan hormonal değişim, kadınlarda sık görülmesinin ana nedenidir.

Yaşlı erkeklerde de yine testesteron hormonunun düşmesine bağlı kemik yıkımı artmaktadır. Yurt dışında yapılan çalışma sonuçlarına göre yaşam boyunca erkeklerin üçte biri osteoporoza bağlı kırık riski taşımaktadır. Sağlıklı bir erkekte kemik yoğunluğunun en önemli belirleyicisi testesteron yeterli düzeyde olmasıdır.

Testesteron hormonunun azalmasıyla birlikte kemik yoğunlu da azalmaya başlar, güçsüzleşir. Ayrıca ağırlık ve kütle kas gücünde azalma gibi faktörler de etkilidir. 60 yaş üzerindeki erkeklerde en önemli risk faktörü, düşük vücut ağırlığı, kilo kaybı, kaslarda güçsüzlük ve sigara kullanımı olarak görülmektedir.

Kemik yoğunluğunun azalması ve yaşlılıkla birlikte en sık omurga ve kalça kırıkları ile karşılaşılıyor. Her iki kırıklar da ölüm riski taşıyor.

Yurt dışında yapılan kimi çalışmalarda %10-20 arasında kalça kırıklarına bağlı ölüm görülmektedir. Cerrahi operasyon sırasında ya da sonrasında damar tıkanıklığı ve akciğere embole atması gibi durumlar hastanın yaşamını yitirmesine neden olabilmektedir.

Osteoporoz tanısı konulabilmesi için romatoloji uzmanı tarafından kişinin kas-iskelet sisteminin tam olarak muayene edilmesi ve altta yatan bir başka hastalığının olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Kemik dansitometrisi ile kemik yoğunluk ölçümlerinin yapılmaktadır.

Kemik kütlesinin artırılabilmesi için özellikle 30 yaşına gelinceye kadar yeterli ve dengeli beslenilmesi, kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerekmektedir. Kalsiyum ve D vitamininden zengin diyet yapılması ve güneşten mutlaka yararlanılması gerekir. Kemik kaybını yavaşlatabilmek ve kas gücünü artırmak için düzenli egzersiz yapılması çok faydalıdır, bunun bir yaşam biçimi haline dönüştürülmesini öneriyoruz.

Prof. Dr. Sedat Kiraz
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi

 

Behçet Hastalığı

Behçet hastalığı nedeni bilinmeyen iltihablı bir hastalıktır.  Hastalık ilk kez 1937 yılında Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Ağız içi ve genital bölgede tekrarlayan ülserler, deride sivilcelenmeler, kızarık ağrılı sertlikler ve  gözde iltihablı atakları hastalığın en sık bulgularıdır. Ancak hastalık diğer organ sistemlerini de tutabilir. Bunlar arasında başlıcaları eklem, toplar damar ve atar damarlar, beyin ve bağırsak tutulumlarıdır.

Behçet hastalığı sıklığı farklı coğrafi dağılım özelliği gösterir. Doğu Akdeniz havzası, Orta Doğu, Asya ve Uzak doğu bölgesinde sık, Avrupa ve Amerika kıtasında oldukça seyrektir. Sıklık haritasının tarihi İpek Yolu üzerinde olması nedeniyle İpek yolu hastalığı olarak da anılır. Türkiye hastalığın en sık görüldüğü ülkelerin başında gelir, farklı saha çalışmalarında toplumda sıklığı 100.000 kişide 20 ila 420 hasta olarak bulunmuştur.

Hastalık erkek ve kadınları benzer sıklıkta etkiler, ancak hastalığın seyri erkeklerde belirgin olarak daha ağırdır. Genç yaşta, genellikle 20 ila 30 yaşları arasında başlar. Tekrarlayan ağız yaraları en sık başlangıç bulgusudur. Hastalık bulguları yaşlanma ile sönme eğilimindedir.

Behçet hastalığı hastaların çoğunda, özellikle kadınlarda, hayat kalitesini bozan, kalıcı hasar oluşturmayan, tekrarlayan deri ve mukoza bulguları ile seyreder. Ancak hastaların yaklaşık yarısında oluşan göz tutulumu en önemli özürlülük nedenidir. Başta erkek hastalar olmak üzere % 25 oranında ciddi görme kaybı ile sonlanır. Yine belirgin olarak erkeklerde gözlenen akciğer damarlarının tutulumu ve beyin tutulumu nadir, ancak hastalığın en önemli ölümcüllük nedenidir. Erken tanı ve tedavi hastalığın istenmeyen sonuçlarını önlemede çok önemlidir.

Prof. Dr. Melike Melikoğlu
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi

İlgili Sağlık Konuları