Beyin, kalp, böbrek gibi hayati organlar için tehdit oluşturan hipertansiyonun düşürülmesine, tuzdan fakir beslenme, kilo kontrolü gibi hayat tarzı değişikliklerinin yanı sıra bitter çikolata tüketiminin de katkı sağlayabileceği bildirildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hayriye Sayarlıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hipertansiyon görülme sıklığının her geçen gün arttığını söyledi.
Yüksek tansiyonun, kan basıncının olması gereken düzeyin üzerinde seyretmesi anlamına geldiğini belirten Sayarlıoğlu, "Özellikle son yıllarda yeme alışkanlıklarının değişmesi, daha hareketsiz bir yaşam tarzı beraberinde birtakım sorunları da getirmiştir. Hipertansiyon ciddi toplumsal bir sorundur" dedi.
Sayarlıoğlu, hipertansiyon kontrolünü etkileyen faktörlerin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi gibi farklılıklar gösterebildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bu konuda yeterince bilinçli davranan hastaların yüksek tansiyon tedavileri daha kolay sağlanıyor. Yüksek tansiyon tedavisinde ilaçtan önce uygulanması gereken bir diğer yöntem de yaşam tarzı değişiklikleridir. Yaşam tarzı değişiklikleri, haftada en az üç gün, en az 20 dakika tempolu yürüyüş, tuzdan fakir ama sebze ve süt ürünlerinden zengin beslenme, kilo verme, sigarayı bırakma ve alkolü azaltmayla sağlanabilir.
Zihin ve beden egzersizleri, konuşma terapileri, stres yönetimi, günde 10 ile 30 gram bitter çikolata tüketilmesi tansiyon düşüklüğüne katkı sağlar." "Her şeyden önce tansiyon hastası, hastalığının farkında olmalı, tedavisiz kalırsa başına gelecekleri bilmelidir" diyen Sayarlıoğlu, "Kontrolsüz tansiyon yüksekliği özellikle beyin, göz, kalp ve böbrek üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
Böbrek yetmezliği gelişip hemodiyaliz programına alınan hastaların yaklaşık üçte biri, hipertansiyon nedenli böbrek yetmezliği yaşamaktadır" ifadelerini kullandı. "Hipertansiyon kontrol altına alınabilir" Yüksek tansiyonun kalbin işini artırdığını vurgulayan Sayarlıoğlu, şunları kaydetti: "Kalp yetmezliği gelişebilir. Böbrek ve kalp üzerine bu olumsuz etkiler hastalarda nefes darlığı, yorgunluk, bacaklarda şişlik, iş yapma gücünde azalma gibi yakınmalara yol açar. Özellikle beyin damarları ani tansiyon yüksekliklerinden etkilenip kanama veya damar tıkanıklıkları ortaya çıkabilir, felç gelişebilir. Hipertansiyon aslında tansiyon ölçümleri ve tedavinin düzenlenmesi ile kontrol altına alınabilir. En önemli sorunlardan biri hastaların, hastalığına karşı farkındalığının olmaması ve tedavisiz kalması gibi görünmektedir." Prof. Dr. Sayarlıoğlu, özellikle yüksek tansiyon tanısı konduktan sonra ilaç tedavisi ve tuzun azaltılmasının sonuçları düzelttiğini dile getirerek, toplumsal eğitimle aşılacak "hastalığı önemsememe" durumunun, yüksek tansiyonun kalp, böbrek ve beyne olumsuz etkilerini kısmen de olsa azaltacağını sözlerine ekledi. - Mehmet Kumcağız - Samsun