Ciltlerini yenilemek, onarmak ve korumak için hastalarıma yardım etmeye yönelik yaptığım her şeyin iki temel prensibe dayandığını fark ettim: Cildin koruma görevini yerine getirmesini sağlamak ve tutabildiği kadar su tutmasına yardımcı olmak.
Üst Tabaka: Epidermisin üzerinde bulunan 'stratum corneum'da sürekli ölü hücre-yeni hücre değişimi gerçekleşir ve bu katman, yaşam boyu çok fazla değişiklik göstermez. Çalışmalar bu tabakanın yaş ilerledikçe bir miktar inceldiğini ancak koruma işlevini yerine getirmeye ve altındaki tabakalardaki su kaybına karşı koymaya devam ettiğini göstermektedir. Yaşınız ilerledikçe ölü deri hücreleri cildin yüzeyinden daha yavaş atılır ve bu durum da yaşlı ciltlerin gençlere göre neden daha sert olduğunu açıklar.
Pigment Üretimi: Ciltte, güneşten korunmaya yarayan pigmentler vardır. Melanin olarak bilinen pigment üretiminden sorumlu hücrelere melanosit adı verilir ve bu hücreler epidermisteki hücrelerin yüzde 3'ünü oluşturur. Her bir melanosit yaklaşık 36 deri hücresi için melanin üretir. Erişkin hayatının ilerleyen her 10 senesinde aktif melanositlerin sayısı tahminen yüzde 10 ile 20 oranında düşüş gösterir. Kalan melanositlerin yitirilenlerin yerini telafi etmeye çalışmasından dolayı bir yerde fazladan pigment üretimi söz konusu olurken, başka bir yerde melaninin tamamen kaybolması durumu ya da melanin üretiminde düşüş göze çarpar. Bu nedenle yaşlılık lekelerine sahip ciltlerde açık ve koyu renkli bölgeler vardır.
Enfeksiyon Savaşçıları: Langerhan hücrelerinin sayısı da zamanla azalma gösterir. Epidermisteki bu hücreler cildin bağışıklık sisteminde temel görevleri üstlenir. Yabancı maddelerin veya mikroorganizmaların farkına varmak ve saldırı için işaretlemek onların görevidir. Bazı tahminlere göre ciltteki Langerhan hücrelerinin neredeyse yarısı kadar bir kısmı yetişkinlik aşamasına gelindiğinde yok olmaktadır. Bu durum da yaşlı ciltlerin enfeksiyon ve cilt kanserine neden daha yatkın olduklarını göstermektedir.
Nem Tutucu Moleküller: Dermisteki protein lifleri zemin maddesi adı verilen jölemsi materyalin içine gömülü halde bulunur. Eğer dermis bataklık olsaydı; kolajen ve elastin saman, zemin maddesi de onları bir arada tutan çamur olurdu. Bu bataklıkta nem tutucu bileşik şeker ve glycosaminoglycan (GAG) adı verilen protein molekülleri gibi çeşitli moleküller bulunur. Birbirinden farklı ve su seven moleküller, GAG'ları meydana getirir ve çevrelerindeki her şeyi nemli tutar; ki bu nem cilt için gereklidir. Örneğin dermis ve epidermisteki nem, kolajen ve elastinin yumuşak kalmasını sağlar. Zamanla, ciltteki zemin maddelerinin sayısında az miktarda da olsa bir düşüş gözlenir.
CİLT YAŞLANDIKÇA ÇIKINTILAR DÜZLEŞİR
Epidermisin dermisle buluştuğu yerde yaşla gelen değişimler gözlenir. Dermisten epidermise çıkan dokular bir masanın parçalarını bir arada tutan vidalar gibi bu iki tabakayı bir arada tutar. Zamanla bu çıkıntılar düzleşir. İki tabaka, besinler ve nemi tutan molekülleri eskisi gibi kolay paylaşamamaya başlar. Ayrıca tabakalar cilt gençken olduğu kadar sıkı bir biçimde birbirlerine bağlı olmadığı için en ufak bir darbe bile birbirlerinden ayrılmalarına sebep olabilir. Yaşlı ciltlerin genç ciltlere göre daha kolay su toplamasının sebebi budur.
YAŞ İLERLEDİKÇE DAMARLAR KISALIR
Yaş ilerledikçe; cilde besin ve nem taşıyan damarlar kısalır ve yapıları değişir. Güneşin verdiği hasar damarların daha da kötü şekilde değişmesine neden olur. Örneğin deneyler göstermektedir ki, güneş ışığı damar duvarlarının kalınlaşmasına neden olur. Sonuç olarak; damarlar genişledikçe onları daha rahat görebilmeye başlarsınız. Damarlar cildin hemen altında ince kırmızı lifler şeklinde göze çarpar.