Varisin bir toplardamar hastalığı olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ümit Ergenoğlu hastalığın oluşum sürecini şöyle aktarıyor: “Genetik, çevresel ve bireysel faktörlerin etkisi ile toplardamarlar içerisinde bulunan kapakçıklar, üzerlerine binen basıncın etkisiyle zaman içerisinde deforme olmaya başlıyor. Bu süreçin sonuna doğru yüksek basınca alışık olmayan toplardamar genişleme başlıyor ve sonunda işlevsellğini kaybediyor.
Kaçınılmaz -ama önlenemez olmayan- olan varis gelişiyor”. Genetik yatkınlığın varis gelişiminde oldukça önemli bir faktör olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Ergenoğlu, “Ayrıca uzun süre oturan, çok fazla ayakta kalan, hareketsiz bir yaşamı olan ve buna bağlı obezite, sürekli kabızlık çeken kişilerde, çok sık gebe kalınması ve doğum gibi durumlarda hastalık daha sık görülmektedir”diyor. “Varis dünya üzerinde ihmal edilen hastalıkların en başında yer almaktadır. Toplumsal iş güçü kaybı ve yüksek tedavi giderlerine sahip “ekonomik olmayan” bir hastalık” diyen Yrd. Doç. Dr. Ergenoğlu hastalığın tanı ve tedavi sürecini şöyle anlatıyor: “Hastalığın teşhisinde en temel aşama hastalık öyküsü olup bunu ayrıntılı fizik muayene takip etmektedir. Son olarak basit, hızlı ve güvenilir bir test olan venöz doppler ultrasonografi yardımıyla toplardamarın fonksiyon değerlendirmesini ve gerekli damarsal çap ölçümlerini yapmaktayız Son aşamada ise elimizdeki tüm verileri bir araya getirerek kişiye özel tedavi seçeneklerini ortaya çıkarıyoruz. Bu seçenekler arasında, ilaç ile tedavi ve çorap tercih edildiğinde dikkat edilmesi gereken bu tedavilerin genellikle ömür boyu kullanılması gerektiğidir. Hastanemizde uyguladığımız cerrahi yöntemler ise çeşitlilik gösteriyor.” Klasik ve halen uygulanmakta olan bir yöntem olarak varisin standart cerrahi tedavisinde kasık, diz ve ayak bileğinde çeşitli uzunluklarda kesiler yapılarak toplardamar çıkarılmakta veya bağlandığını belirten Yrd. Doç. Dr. Ergenoğlu, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’nde varis tedavisinde teknolojinin en yeni ve güvenirliğini ispatlamış imkanlarının kullanıldığını iletiyor. “Hastanemizde varis tedavisinde mevcut teknolojik desteğe ek olarak tecrübemizi de katarak mükemmele yakın olan yüzde 98 başarıyı sağlayan endovenöz lazer ve radyofrekans ablasyonu yöntemlerini uyguluyoruz” diyen Yrd. Doç. Dr. Ergenoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu iki yöntemden birini hastanın tercihine göre birlikte seçiyoruz. Sonuçlar açısından her iki tedavi seçeneği arasında çok belirgin fark yok; Her iki işlemin farkı standart cerrahi tedavi ile karşılaştırıldığında ortaya çıkmaktadır. Uyguladığımız her iki yöntemde de hastalarımız işlemden iki saat sonra yürüyüp, aynı gün taburcu oluyorlar. Büyük çoğunluğu çalışan kesimden gelen hastalarımız iki gün içerisinde çalışma ortamlarına geri dönmektedirler.”