Sedefte, hastalığın bulunduğu bölgede kızarıklık ve üzerinde de pullanma meydana geldiğini ifade eden Özarmağan, hastalığın beraberinde eklem tutulumu da (psöriatik artrit) getirebildiğini söyledi.
Prof. Dr. Özarmağan, sedefin, her yaşta ortaya çıkabilen bir hastalık olduğunu belirterek, dünya nüfusunun yüzde 1-2'sinde bulunan hastalığın, en çok İskandinav ülkelerinde görüldüğünü belirtti.
''Türkiye'de nüfusun yüzde 2'sinde sedef hastalığı görülüyor'' diyen Özarmağan, poligenetik (birden çok gen) bir hastalık olan sedefi, ailenin bir ferdinde varsa yakınlarında yüzde 25 oranında görülebildiğini ifade etti.
Özarmağan, sedefi tetikleyen faktörlerin, çocukluk yaşlarında geçirilen enfeksiyonlar, aşılanmalar ve stres faktörünün olabildiğini belirterek, hastalığın kadın ve erkeklerde aynı sıklıkta görülmesine rağmen kadınlarda daha erken yaşta başladığını dile getirdi.
Sedefin, kronik bir hastalık olduğunu ve hastaların yüzde 75'inde ılımlı seyrettiğini ifade eden Özarmağan, hastalığın şiddetine göre ilaç ve merhem tedavisinin yanı sıra sistemik ve fototerapi tedavisi de uygulandığını anlattı.
Özarmağan, tedavi ile belirtilerin silindiğini, ama hastalığın çıkışının engellenemediğini belirterek, sedefin tekrarlayan bir hastalık olduğunu söyledi.
Sedef hastalarının, sosyal hayatta çektiği sorunlara da işaret eden Özarmağan, ellerinde, kafa derilerinde kızarıklıklar ve pul pul dökülen kepeklenmeler nedeniyle işlerinden olan sedef hastalarının bulunduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Güzin Özarmağan, hastalığın kişilerin işini, ailesini hatta tatillerini bile etkilediğini anlatarak, ''Güneş iyi gelsin diye deniz kenarına gitmesini söylediğimiz hastalar, 'Ben gidemiyorum ki beni görünce herkes uzaklaşıyor' diyorlar.