Modern tıbbın öncülerinden olan Paracelsus (16. yy) “Tüm maddeler zehirdir, zehir olmayan madde yoktur. Zehir ile ilacı ayıran dozdur” demiştir. Bugün biliyoruz ki her madde zehir olabilir ve sadece doza değil birçok faktöre bağlı olarak zararlı etkisini gösterebilir. Örneğin penisilin alerjisi olan kişide alerjik reaksiyon ortaya çıkması için çok düşük miktarda penisilin yeterlidir. Tek başlarına tedavi edici olan fakat aynı anda kullanıldıklarında etkileşen iki ilaç bir anda bizim için zehir haline gelebilir. Bazı maddeler hemen zehir etkisi gösterirken bazıları uzun süre maruz kalındıktan sonra zararlı olmaya başlar. Gençliğimizde bize zarar vermemiş bir madde yaşlılığımızda hayatımızı tehlikeye atabilir. İçtiğimiz suyun, damarlarımızdaki kanın bile zehir olabildiği göz önüne alındığında vücudumuza dışarıdan aldığımız kimyasal maddeler olan ilaçları kullanırken ne kadar dikkatli olmamız gerektiği açıkça görülebilir.
“Bana İyi Geldi, Sen de Kullan” İlaç, profesyonel bir materyaldir. Kullanılabilmesi için birtakım koşulların yerine getirilmesi gerekir. Hastalığın bir uzman tarafından teşhis edilmesi, vücudun diğer sistemlerinin kontrol edilmesi, kullanılan başka ilaçların, ailedeki hastalık geçmişinin, alerjilerin vb. birçok konunun değerlendirilmesi ve ilaç uygulamasından sonra tedavinin takip edilmesi gerekir. Bu şekilde, ilaçla tedavi, bazılarımızın düşündüğünün aksine karmaşık ve çok yönlü bir faaliyettir. Buna rağmen, iyi niyetle de olsa, sırf bize iyi geldi diye bir başkasına “zehir” ikram ettiğimizin farkında mıyız? Özellikle kış aylarında artan solunum yolu enfeksiyonları nedeniyle antibiyotik kullanımı da artıyor. Sizi hemen iyileştiren bir antibiyotiği bir başkasına tavsiye ettiğinizi düşünün. Kullandığınız ilacın hangi gruptan olduğunu, neler içerdiğini ve bu maddelerin ne işe yaradığını biliyor musunuz? İlaç tavsiye ettiğiniz kişinin alerjilerini biliyor musunuz? Başka şikayetleri olup olmadığını, eş zamanlı diğer hastalıklarını (mide-bağırsak rahatsızlığı, tansiyon, kalp yetmezliği, böbrek veya karaciğer hastalığı, kan hastalığı, cilt hastalığı, bağışıklık sistemi bozukluğu, hormon bozukluğu vb.), kullandığı diğer ilaçları biliyor musunuz? En önemlisi hastalığının sizinki ile aynı olup olmadığını nasıl biliyorsunuz? Aynı hastalık olsa bile her zaman aynı ilacın kullanılamayabileceğini biliyor musunuz? Doktorlarımızın, bu ve benzeri unsurları değerlendirerek yazdığı ilaçları sadece iyi niyetli duygularımıza dayanarak tavsiye etmek doğru olur mu? Destekleyici olarak kullanılan vitaminler bile birçok durumda zararlı olabiliyorken birbirlerine depresyon ilaçları, uyku ilaçları, sakinleştiriciler, kan sulandırıcılar tavsiye eden, şeker hastasına, içinde yüksek oranda şeker bulunan bir şurup içirmeye çalışan kişiler ile karşılaştım. Bu üzücü tablo da ülkemizdeki “zehir danışma merkezleri”ne* yapılan başvuruların büyük çoğunluğunun ilaç kaynaklı zehirlenmeler olmasını açıklıyor sanırım… Hastalık Yoktur, Hasta Vardır Artık sıkça karşılaştığımız bu ifade aslında tüm olayı özetliyor. Her hastalık her bünyede farklı ortaya çıkabileceği gibi her ilaç da her bünyede farklı sonuçlar doğurabilir. Bünyenin ve ilacın değerlendirilebilmesi için de tıp fakültesinde okumak ve hayat boyu eğitimi sürdürmek gerekir! Sonradan Pişman Olmayalım İlaç önerdiğimiz kişinin alerjik reaksiyon nedeniyle hastaneye zor yetiştiğini, mide kanaması geçirdiğini ya da tansiyon krizine girdiğini duyup pişman olmak yerine, ilaçla tedavi işini en baştan uzmanlara bırakmak ve uzmanlar ile temasımızı kesmeyerek tedavilerimize bilinçli bir şekilde katılmak en doğrusudur. Siz istediğiniz sürece doktorunuz ve eczacınız her zaman yanınızdadır. Sağlıklı günler diliyorum. *Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı, Zehir Danışma Merkezi: Türkiye'nin her yerinden il kodu çevirmeden ve ücret ödemeden “0 800 314 79 00” (5 hat) numaralı telefon aranarak ulaşılabilir. Cep telefonları ile bu hatta ulaşılamazken; yine 24 saat hizmet veren “0 312 433 70 01” numaralı telefon hattı, cep telefonu dahil tüm operatörlerden aranabilmektedir.