Uzmanlar, çocuğun sosyal ve dil gelişimi basamaklarında bir aksaklık fark edildiğinde mutlaka bir uzmana danışılması gerektiğine dikkat çekerek erken tanı ve doğru eğitim ile otizm tanı ve belirtilerinin tamamen kaybedebileceğini söylüyor.
Birleşmiş Milletler tarafından Otizm konusunda farkındalık oluşturmak ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak amacıyla dünyada her yıl Nisan ayı Otizm Farkındalık Ayı, 2 Nisan ise Otizm Farkındalık Günü olarak anılıyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi'nden Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, Otizm Spektrum Bozukluğu'nun (OSB) çocukluk çağı nörogelişimsel bozukluklarından biri olduğunu söyledi.
Bilinen eski adı Yaygın Gelişimsel Bozukluk (YGB) olan otizmin belirtilerinin genellikle erken çocukluk döneminde başladığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Ayık, "Bazı çocukların gelişimi aksayarak ilerlerken, bazı çocuklar önce normal gelişim gösterip bir süre sonra gerileme gösterebilirler" dedi.
İletişim sorunu yaşıyorlar
Otizmin iki grup temel belirtisi olduğunu kaydeden Ayık, "Bunlardan ilki toplumsal iletişim ve etkileşimde olan problemlerdir. Konuşma ve dil gelişiminde görülen aksaklıklar yani gecikmiş konuşma, yetersiz kelime dağarcığı, ses tonunda tuhaflıklar. Dilin kullanımında görülen problemler yani zamirleri yanlış kullanma örneğin "ben" yerine "o" zamirini kullanmak sayılabilir. Sürekli aynı kelimeleri veya duyduğu anons benzeri içerikleri tekrarlama, karşısındaki kişinin sözlerini papağan gibi tekrarlama, insanlarla ve yaşıtlarıyla iletişim kurmaya isteksiz olma. Sürekli yalnız vakit geçirme isteği ve sosyal ortamlara uygun davranamama gibi belirtileri sayabiliriz" dedi.
Tekrarlayıcı davranışlar Otizm belirtisi
Otizmin diğer temel belirtilerinin ise tekrarlayıcı davranışlar, ilgiler ya da etkinlikler olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, bu belirtileri de şöyle sıraladı:
"Tekrarlayıcı motor hareketler: Kendi etrafında dönme, sallanma, parmak ucunda yürüme, ellerini sallama, kanat çırpma gibi. Tekrarlayan konuşma kalıpları. Günlük rutinlere bağlı olma, sürekli aynı şeyleri yapma-yeme isteği ve düzenlerinin değişmesinden rahatsız olma. Konu veya yoğunluk açısından anormal ilgi alanları. Duyusal olarak aşırı ya da az duyarlılık: Ses, koku, dokunmaya hassasiyet, acıya/sıcağa aşırı duyarsızlık, belirli ses veya dokunuşlara karşı beklenmeyen tepki, nesneleri aşırı koklama veya onlara aşırı dokunma, ışık veya hareketle görsel olarak çok meşgul olma. Duyusal hassasiyetleri bilmek çok önemlidir çünkü bunlar öfke nöbetleri ile sonuçlanabilir" uyarısında bulundu.
Otizmde temel sebebin genelde genetik faktörler olduğunun düşünüldüğü ancak bu alanda çalışmaların halen sürdüğünü ifade eden Ayık, "Beyin yapısı ve işlevlerini inceleyen çalışmalar, beynin belli bölgelerinde işlev farklılığından söz etmektedir. Beynin bazı bölgelerinde küçülme, bazı bölgelerindeki sinir hücrelerinde kayıp ve beyin ağırlığının belli bir yaşta normalden fazla olması en önemli bulgulardır" diye konuştu.
Sosyal ve dil gelişimdeki aksaklıklara dikkat!
Normal gelişen bir bebeğin sosyal ve dil gelişimi basamaklarında bir aksaklık fark edildiğinde mutlaka bir uzmana danışılması gerektiğini belirten Dr. Başak Ayık, bebek ve çocukların sosyal gelişim basamaklarını şöyle sıraladı:
"1 ay civarı göz kontağı kurar, kendisine gülümseyen kişiye gülümser (sosyal gülümseme). 3 - 4 ay civarı kucağa alınmaya tepki verir. 8 - 9. aylarda yabancıları ayırt eder. 9 ay civarı ona öğrettiğiniz hareketleri taklit edebilir (cee oyunu, bye bye yapma) 1 yaş civarı yaşıtlarıyla ilgilenmeye başlar. 2 yaş civarı paralel oyunlar (koşma gibi), 3 yaştan sonra evcilik gibi senaryolu ve kurgusal oyunlar oynar. 4 yaş civarı karşısındaki kişinin duygularını anlayabilir."
Çocuğun dil gelişiminin de önemli olduğunu belirten Ayık, "6 ay civarı heceler, 1 yaş civarı kelimeler ve 2 yaş civarı cümleler ile konuşmayı bekleriz. Bu gelişim basamaklarında aksaklık fark ettiğiniz zaman bir uzmana danışmalısınız" uyarısında bulundu.
Otizmin derecesi her çocukta farklı
Otizmin derecesinin her çocukta farklı olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, "Çok hafif sosyal iletişim bozukluğu belirtileri gösteren çocuklar olduğu gibi maalesef çok ağır düzeyde olan çocuklar da vardır. Bu tanıyı alan her çocuk hastalıktan eşit derecede etkilenmiş değildir" dedi.
Erken müdahalenin önemi büyük
Otizmin en önemli tedavisinin mümkün olan en erken zamanda başlatılan programlanmış özel bireysel eğitim seansları olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, "Eğitimin temel hedefi sosyal iletişim alanındaki aksaklıkların giderilmesi olmalıdır. Gereken olgularda konuşma terapisi mutlaka uygun yaşta başlamalıdır. Eğitimin dışında otizme veya eşlik eden zihinsel problemlere bağlı olarak görülen davranış bozukluğu, etrafa veya kendine zarar verme, tekrarlayıcı hareketler, dikkat dağınıklığı ve uyku bozukluklarının tedavisi mümkündür" diye konuştu.
Aileler kendini suçlamamalı
Otizmde aile tutumlarının da önemine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, "Çocuğunuzda bu belirtiler varsa kendinizi suçlamayın. Çünkü halk arasında bilinenin aksine sadece sunulan bakımın kalitesi ile otizm ortaya çıkmaz. Altta yatan genetik zemin ve üzerine eklenen çevresel faktörler ile hastalıklar meydana gelir" dedi.
Belirtileri dikkate alın
Belirtilerin mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirten Yrd. Doç.Dr. Ayık, "Mümkün olan en kısa sürede çocuğu bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına götürün. Erken tanı ve doğru eğitim ile çocuğunuz otizm tanısı ve belirtilerini tamamen kaybedebilir. Tanı kaybı mümkün olmayan çocuklarımızda ise sorun davranışları kontrol altına almak ve mümkün olan en iyi düzeye getirebilmek için yardım isteyin. Eğer çocuğunuz bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanından tanı almış ve özel eğitim alıyorsa, evde ek olarak neler yapabileceğinizi özel eğitimcinize mutlaka sorun. Maalesef ülkemizde verilen ayda 8 seans eğitim yeterli değildir" tavsiyelerinde bulundu.