Cildinizin susuz kalıp kalmadığını öğrenmek için elinizin üzerindeki deriyi çekip bırakarak küçük bir test yapabilirsiniz. Deri anında eski haline dönmezse, daha çok sıvıya ihtiyacınız var demektir.
Deriyi çekip bırakarak yapılan su testi, genç yetişkinlerin çoğunda işe yarasa da yaşlılarda öyle olmadığı halde sanki ciltleri susuz kalmış gibi tepki verir. Yaşlıların cildi uzun zaman önce su tutma kabiliyetini yitirir ve cilde esnekliğini veren yapılar ise; onarılamayacak şekilde hasar görmüş olur. Su prensibi, suyu hücre içerisine alarak orada tutmanızı ve böylece vücudunuzdaki trilyonlarca hücreden her birinin tam kapasite ile çalışmasını sağlamaktır. Oksijen ve su, ihtiyacınız olan en önemli maddelerdendir ve yaşlanma ile ilgili bildiğimiz her şey bize, su kaybının yıllar süren hikayesinin fonksiyonlarda düşüşe neden olduğunu gösterir. Doğum anında vücut ağırlığımızın yüzde 75'ini su oluşturur ancak zamanla hücrelerimiz su tutma kabiliyetini yitirir.
SU, KESİNTİYE UĞRAMAYA BAŞLAR
Vücut ana organlarında bulunan suyu muhafaza edebilmek için bir savunma mekanizması geliştirir ancak ciltte bir su kaybı olduğunda vücudun başka organlarında da su kesintiye uğrar. Deri, vücudun görünebilen en büyük organıdır ve su kaybı da dahil olmak üzere vücutta meydana gelen yaşlanma sürecini yansıtır. Kuru, ince ve sarkık bir cilt gördüğümde problemin orada bitmediğini bilirim. Vücuttaki bütün hücrelerin arasında ayrı bağlantı vardır. Bu sebeple eğer epidermiste su kaybı söz konusu ise; buradaki hücreler kaybettiği suyu başka yerlerden bulmaya çalışacaktır. Kaybettiği suyu hücreler arasında dolaşan sıvıdan, komşu bir hücreden ya da altında bulunan dermisten daha sonra dokular ya da diğer organlara ait hücrelerden elde etmeye çalışılacaktır.
DERİ ESNEKLİĞİNİ KAYBEDER
Yeterli su kaynağı olmadığında deri hücreleri parçalanır. Deriyi destekleyen yapılar sertleşir ve esnekliğini kaybeder. Cilt tabakaları incelir ve düzleşir. Damar duvarları kırılgan ve delikli bir hale gelerek, eski borular gibi su sızdırır. Besinler dağıtılamaz ve atık maddeler dışarı atılamaz. Su kaybı ne kadar çok olursa, kırılganlık ve bariyerin delinebilme olasılığı o kadar fazla olacaktır. Bu güçsüzleşme daha da çok su kaybına yol açacak, yıkıcı ve kendi kendini sürdüren döngü harekete geçecektir. Siz, su kaybetmeye bir son verebilirsiniz. Hayati önem taşıyan güçlü bir bariyer oluşturabilir, böylece sadece genç bir görünüme sahip olmakla kalmaz aynı zamanda su kaybına karşı kendini koruyan ve tam kapasite ile çalışan bir cilde sahip olabilirsiniz. Tüm hücrelerin bir birlik içerisinde olduklarına inanırım. Bir karaciğer, kalp ve deri hücresinin farklı amaçları olsa da ortak bir noktaları vardır; her biri büyük kısmı su olan sitoplazma ile doludur.
BİR EKSİK HALKA BİLE HAYATİ ÖNEM TAŞIR
Enflamasyon ve serbest radikaller, sadece kırışıklık ve yaşlanma sürecinde değil, diyabetten romatizmaya, hatta kansere kadar birçok önemli kronik hastalığın ortaya çıkmasında da önemli rol oynar. Bunların yanı sıra sağlık kaybına ve vücuttaki bozulmalara neden olan etkileri vardır. İnsan vücudunda oluşan bir problem diğer organları da etkileyerek başka problemler oluşmasına neden olur. Bir eksik halka, bir yaralanma veya kusur, vücudun başka hayati önem taşıyan bir fonksiyonunu da etkiler. Bilim adamları ise serbest radikaller ve enflamasyonla ilgili önlem almayı başarabilmişlerdir.
CİLTTE DERİN ÇİZGİLER MEYDANA GELİR
Yaşlanma ile ilgili birçok nedenden bahsedilebilir. Ancak bu nedenlerin tümü bir temel sonuçta toplanabilir: Su kaybı. Bence yaşlanmanın sağlık ve güzelliğe etkisinde anlaşılması gereken eksik halka su kaybıdır. Çevrenin neden olduğu serbest radikallerin ciltte yarattığı tahribat, enfalamasyonu derinden tetikleyen güneş yanıkları veya cilde besin taşıyan damarların incelmesi ve zayıflaması hep su kaybıyla sonuçlanır. Bunun nasıl meydana geldiğini de görebilirsiniz. Bu durum kırışıklıklara, kat kat bir görünüme, derin çizgilere, renk solgunluğuna, şişkinliğe ve gevşekliğe neden olur.