Sedef Hastalığı (Psoriasis), deri hastalıkları arasında dedikodusu en çok yapılan deri hastalığıdır. Sürekli gündemde oluşunun nedeni, bazen çok göze batan belirtileri ve tedavisindeki zorluklardır.
''Sedef'' adını almasına neden olan tipik belirtileri; pembe - kırmızı, hafif kabarık bir zemin üzerinde yerleşik olan, beyaz, irice, parlak ve kuru kepeklerdir.
Bu belirtiler 1 - 2 mm' den 30 - 40 cm' ye kadar büyüklükte, çok değişik şekillerde ve bir veya daha fazla sayıda olabilir.
Sedef çeşitli klinik biçimlerde ortaya çıkabilen, yineleyici, kronik bir deri hastalığıdır. Deri yaralarının çok tipik olması nedeniyle tanı koymak oldukça kolaydır.
Sedef Hastalığının Sıklığı
Sedef hastalığının görülme sıklığı farklı toplumlarda ve coğrafik bölgelerde değişiklik gösterir.
Değişik çalışmalar sedef hastalığının sıklığının %1–2 oranında olduğu göstermektedir.
Çocuklarda rastlanma sıklığı %1,1 olarak bulunmuştur.
Erkek ve kadınlarda eşit sıklıktadır.
Beyaz ırkta en sık görülmekle beraber, Japonlar, zenciler ve Kızılderililerde oldukça az görülmektedir.
Tüm yaş gruplarında görülebilmesine karşın başlama yaşı genellikle üçüncü on yıldır.
Erken başlangıç (<40 yaş) Tip I sedef hastalığı adını alır ve daha şiddetli hastalığı belirtir. Tip I sedefte aile öyküsü varlığı daha fazladır. Tip II sedefte (40 yaş<) hastalığın seyri ve gidişatı daha iyidir.
Sedef Hastalığının Nedenleri
Sedef hastalığının kesin sebebi bilinmemektedir. Hastalık genetik yatkınlığı olan kişilerde çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Sedef hastalarının üçte birinde, bu hastalarla kan bağı bulunan bir kişide sedef mevcuttur.
Sedef hastalığında, derinin üst tabakasındaki hücrelerin çoğalmasında ve bunların olgunlaşmasında bir bozukluk vardır. Normalde 28 gün olan derinin üst tabakasındaki hücrelerin yenilenme süreci kısalmıştır.
Sedef hastalığını oluşturan ve şiddetlendiren bir kaç faktör mevcuttur:
1. Stres:
Ani şoklar, sıkıntı, gerginlik, sevgi eksikliği, anne - çocuk ilişkisi bozuklukları gibi psikolojik faktörler sedefin ortaya çıkmasına veya sedefin daha da şiddetlenmesine neden olabilir.
2. Streptokok İnfeksiyonları:
Sedef bazen ilk olarak bir streptokok infeksiyonundan 2–3 hafta sonra oluşabilir.
3. Travma:
Derinin zedelenmesine yol açan çeşitli mekanik, fiziksel ve kimyasal travmalar, sağlam deri alanlarında sedef yaralarının çıkmasına neden olur. Buna "Köbner fenomeni" denilir.
4. İlaçlar:
Klorokin, lityum, beta blokörler, salisilâtlar sedefi başlatabilir veya alevlendirebilir.
5. Endokrin Etkenler:
Kalsiyum düşüklüğü ve ayrıca hastaların az bir kısmında güneş ışığı yaraların artışına neden olabilmektedir.
Hastalığın karaciğer veya başka bir organla ilgisi olmadığı gibi, yenilen yiyeceklerle de hiçbir ilgisi yoktur.
Klinik Şekilleri
Sedef hastalığının teşhisi genelde kolaydır, ancak bazen farklı şekillerde karşımıza çıkabildiği için teşhisi zor olabilir.
Sedefin klasik yarası deriden kabarık, pullu, daire veya oval şekilde kenarları keskin sınırlıdır. Pullanma gümüşi veya beyaz renktedir. Yara üzerindeki pullar künt bir cisimle kazındığında tabaka tabaka kalkarak, toz gibi bir beyazlaşma olur, buna " mum lekesi belirtisi" denir.
Pullanmalar kaldırıldıktan sonra yara üzerinde küçük kanama odakları görülür.
Sedefin en sık görüldüğü bölgeler; dizler ve dirseklerdir bunları bel, kulak arkası derisi ve göbek çevresi izler. Genellikle bu bölgeleri simetrik olarak tutar.
Küçük tek bir plak birleşerek geniş plaklara, geniş plaklar birleşerek harita gibi yaralara dönüşebilirler.
Gövde, Kollar ve Bacaklar
Bu bölgelerde sedef değişik şekillerde olabilir. Büyüklükleri 1–10 cm arasında değişen aralarında normal deri bulunan yaralar oluşabilir. Çok sayıda 0,5–1 cm çapında küçük kabuklu yaralar oluşursa "guttat" tip adını alır. Ortaya çıkmasında streptokokal üst solunum yolu infeksiyonları tetikleyici rol oynar. Bu tip tedaviye hızlı bir yanıt verir.
Baş
Başın da hastalığa dahil olması oldukça sıktır. Bazen sadece saçlı deriyi etkiler. Ciltte olduğu gibi saçlı derinin tamamını veya sadece küçük bir alanını sarabilir. Yoğun kepeklenme tarzında pullanma yapabilir.
Kıvrım Bölgeleri
Eğer sedef, kasıklar, koltuk altı, ayak parmak arası, makat bölgesi veya göğüs altını tutarsa klasik gümüşi beyaz pullanma görülmez. Nemli kırmızı plaklar görülür.
Avuç İçleri ve Ayak Tabanları
Avuç içi ve ayak tabanını etkileyen sedefin iki farklı tipi vardır: Sedefin klasik görünümü yoktur, sadece bu bölgelere yerleşirse teşhis için zorluk oluşturur. Yaygın kızarıklık, pullanma ve çatlamalar simetrik olarak ayak tabanlarında oluşur. Diğer şekilde ise avuç içi ve ayak tabanlarında kızarık zeminde sivilce benzeri püstüler yaralar gelişir. Bu şekle püstüler psoriasis denir. Bu tip çok inatçıdır ve yıllarca sürebilir.
Tırnaklar
Sedef hastalığında el tırnakları %50, ayak tırnakları %35 oranında tutulur. Tırnaklarda toplu iğne başı büyüklüğünde çukurcuklar, tırnakta kalınlaşma ve altında kalın pullanma, tırnağın uç kısmının tırnak yatağından ayrılması, sarı veya kahverengi renk değişiklikleri görülebilir.
Eğer sedef hastalığı sadece tırnakları etkilemişse ve deri yaraları mevcut değilse tanı koymak zorlaşır. Tedaviye başlamadan önce sedef tırnağının mantar tırnağından ayırıcı tanısı yapılmalıdır.
Sedef Hastalığının Özel Şekilleri
Eritroderma:
Sedefin vücut yüzeyinin %80'inden daha fazlasını tuttuğu yaygın, ağır bir şeklidir. Sedefin tüm belirtileri bulunmakla birlikte kızarıklık en belirgin bulgudur. Hastalarda ateş, halsizlik, kırıklık ve sıvı-elektrolit kaybı gibi komplikasyonlar ortaya çıkabilir.
Püstüler Psoriasis:
Lokalize veya generalize olabilir. Lokalize form simetrik olarak avuç içi ve ayak tabanlarında kızarık zemin üzerinde sarı püstüllerle karakterizedir. Generalize tipte ise, ateşle başlayıp 2-3 mm boyutlarındaki püstüller avuç içi ve ayak tabanı dahil tüm vücuda yayılır. Elektrolit dengesinde bozukluk, kalsiyum düşüklüğü gibi ciddi komplikasyonlar görülebilir.
Artrit Eklem Tutulumu:
Tüm sedef tipleri içinde, hastaların en azından %5-8'inde eklem tutulumu olabilir. Eğer deri tutulumu şiddetli ise daha yüksek sıklıkta görülür. Seronegatif bir artrit olup, genellikle deri yaralarından sonra ortaya çıkar. Sıklıkla el ve ayakların uç eklemleri ile diz ve ayak bileği eklemleri tutulabilir.
Tanı
Sedef hastalığı tanısı ağırlıklı olarak klinik bulgulara dayanılarak konulur. Bazı yerleşimler ve atipik biçimlerde tanıya histopatolojik inceleme yardımcı olur.
Tedavi
Hastalığın hastanın yaşamı üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmak tedavideki başarının bir parçasıdır.
Tedaviye başlamadan önce hasta, hastalığı hakkında bilgilendirmeli, tedavi ile elde edilen iyileşmenin her zaman kalıcı olmadığı, bu iyilik durumunun uzun sürebildiği gibi nükslerin olabileceği anlatılmalıdır.
İlk olarak hastalığın bulaşıcı olmadığı ve dâhili bir hastalığın işareti olmadığı belirtilmelidir. Ayrıca sedefin kendisinin de ciddi bir yan etki yaratmayacağı hastaya açıklanmalıdır.
Hastalığa neden olan ve alevlenmesine katkıda bulunan tetikleyici etkenlerden sakınması gerektiği söylenmelidir. Psikiyatrik yönden desteklenmelidir.
Hastaya cesaret verme ve destek, tedavinin önemli bir bölümünü oluşturur. Tedavide amaç hastalığı sınırlı deri yaraları düzeyinde tutmak, uzun süreli iyilik hali sağlamaktır.
Hekim, her hasta için uygun olan tedaviyi ayrı ayrı belirleyecektir. Önemli olan hastayla hekimin karşılıklı güven ve uyumlarıdır. Hastanın her şeyden önce iyileşmeyi istemesi ve tedaviye uyum göstermesi gerekir. Tedaviler hakkındaki tereddütlerini de hekimine danışmalı, kulaktan dolma bilgi veya komşu önerileriyle yorum yapmamalı ve tedaviyi bırakmamalıdır.
Topikal Tedavi
Var olan belirtileri tedavi etmek için yan etkileri daha az olan, yerel uygulanan (deriye dıştan sürülen) ilaçlardan başlanılır. Bu uygulamalarda önce kepek dökücü ilaçlarla yüzey temizlenir ve diğer ilaçların etkinliği arttırılır.
Deride kuruluk hastalığın yaygın formlarında istenmeyen bir durumdur. Bu nedenle nemlendiriciler kullanılmalıdır. Lezyonların yüzeyindeki kepeklerin kaldırılması, daha sonra uygulanacak tedavilerin etkisini arttıracağından, tedavinin başlangıcında bu amaçla salisilik asit, laktik asit ve üre (%10) kullanılabilir.
Topikal Kortikosteroidler
Lokal tedavide en etkin ve en çok kullanılan ilaçlardır. Bunların seçiminde steroidin etkinliği ve gücü göz önünde bulundurulur. Önce güçlü steroidlerle başlanır, daha sonra iyileşme elde edildikçe gücü daha az olanlara geçilerek yan etkiler en aza indirilmeye çalışılır. Nüks ve alevlenmeyi önlemek için tedavi sistemik steroid tedavisinde olduğu gibi aşamalı olarak azaltılarak ilaç kesilir. Piyasada pomad, krem ve losyon formunda bulunurlar.
Çocuklarda az güçlü kortikosteroidler seçilmelidir. Ayrıca etkinin arttırılması için oklüzyon (kapalı uygulama) biçiminde uygulanabilir. Etkinin arttırabilmesi amacıyla yerel steroidler salisilik asit ve üre ile birlikte kullanılabilmektedir.
Katranlar
Ardıç ağacı katranı ve taş kömürü katranı kullanılmaktadır. Ancak diğer lokal tedavilerin artması ile kullanımları azalmıştır.
Kalsipotriol
Bir vit D analoğudur. Avantajı, katranlara göre kullanımları daha hoştur ve uzun süre topikal steroid kullanımı sonrası gelişebilecek yan etkiler görülmez. Steroidler kadar etkili değildir.
Fototerapi
Güneş ışınlarının sedef hastalığı üzerindeki olumlu etkisi uzun yıllardan beri bilinmektedir. Belirtilerin çok yaygın olduğu durumlarda ultraviyole ışını ile özel tedaviler uygulanır (UVB, PUVA, vb.). Bu tedavilerde de bir aydan sonra sonuç görülmeye başlanır ve ülkemizde en az 15 yıldır uygulanmaktadır. PUVA tedavisi psoralen (ışığa duyarlandırıcı) ile UVA' nen birlikte uygulanmasıdır.
İklimsel Terapi
Çok sayıda hasta güneş ışınlarının sedefi düzelttiği konusunda hemfikirdir ve tatillerini hastalıklarını temizlemek için sıcak güneşli havalarda kullanırlar. Ancak güneş ışınları ile hastalığı kötüleşen küçük bir grup hasta güneşten kaçınmaları konusunda uyarılmalıdır.
Belli bölgelerde sedef tedavisi konusunda ünlü yerler ve buralara sedef turizmi de vardır. İsrail'de Lut Gölü (Ölü Deniz), ülkemizde Kangal Balıklı kaplıcası bu tip alanlardandır. Buradaki etkilenmeler hem güneş ışığının etkisi hem sudaki mineraller hem de psikolojiktir. Kişiler, şöhretini duydukları bir yere etkilenmeye hazır giderler, burada stresten uzak kalırlar, ayrıca aynı soruna sahip kişilerle oluşan dertleşme ortamı da doğal bir grup tedavisi oluşturacaktır.
Sistemik Tedavi
Sistemik ilaçlar, hastalık yaygın ve ciddiyse yani avuç içi ve ayak tabanı etkilenmiş ve hastanın günlük hayatını etkiliyorsa ve lokal tedavilere yanıt yoksa kullanılmalıdır. Genel kural olarak lokal tedaviye ve ultraviyole ışınlarına başarılı bir şekilde cevap vermemiş hastalar tedaviye alınır. Retinoidler, siklosporin, metotreksat gibi ilaçlar kullanılır. Bunlar iğne yada tablet şeklinde kullanılan ilaçlardır.
Sonuç Olarak
Hangi tedavi uygulanırsa uygulansın tetikleyici etkenler ortadan kaldırılmalıdır.
Tedavinin başlangıcından itibaren hastanın bir psikiyatrist denetimine alınması, sonucu çok etkiler ve tekrarları azaltır. Çünkü görüntü bozucu bu hastalığa sahip insanlarda banyolardan sonra sürekli nemlendiriciler kullanılıp, derinin kuruma, kaşıntı ve zedelenmesi, dolayısıyla yinelemeler önlenmeye çalışılmalıdır.
Sedef hastalığı sık tekrarlama eğiliminde olduğu için, hastaların da arayışları çok olacaktır. Tıp dışı tedaviler bu seçenekler arasındadır. Sedef hastalığı, psikolojik kökeni nedeniyle telkine çok yatkın bir hastalıktır ve hasta yapılan işleme inanmasına paralel olarak bu tür işlemlerden etkilenebilir. Bu yönüyle hastaların sömürülmesine de çok yatkındır.