Ulusal Psoriyazis Destek ve Dayanışma Derneği ve Fatih Belediyesi’nin birlikte düzenlediği ve ABBOTT Türkiye’nin koşulsuz destek verdiği hasta bilgilendirme toplantısında İstanbul Üniv. İstanbul Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları A.B.D.’den Prof. Dr. Güzin Özarmağan ve İstanbul Üniv. İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji A.B.D.’nden Prof. Dr. Nergis Erdoğan, dinleyicilere Sedef Hastalığı ve Sedef Romatizması ile Yaşam’ı anlattılar.
Prof. Dr. Güzin Özarmağan, Ulusal Psoriyazis Destek ve Dayanışma Derneği olarak amaçlarının; hasta ve yakınlarının sedef hastalığını bilinmesini sağlamak ve bu hastalık ile yaşamayı öğrenmeleri için eğitim desteği vermek olduğunu belirtti. Dünya nüfusunun % 2’sinin sedef hastası olduğuna dikkat çeken Dr. Özarmağan, anne ve babada sedef hastalığı görülmesi durumunda hastalığın tek çocukta ortaya çıkma riskinin %10 iken, ebeveynlerin her ikisinde de hastalık olması durumunda bu oranın %50’ye ulaştığının altını çizdi. Dr. Özarmağan hastalığın oluşumu hakkında şöyle bilgilendirdi: “Nedeni tam olarak bilinmeyen sedef hastalığında, bazı bağışıklık hücrelerinin yanlışlıkla cilt hücrelerine saldırdığı düşünülmektedir. Bu yanlış aktivasyon, ciltte olması gerekenden daha hızlı bir şekilde çoğalma ile sonuçlanır. Normal bir deri hücresi 28 ilâ 30 gün içinde olgunlaşır ve dökülür. Fakat bir psoriatik (sedef hastalığı olan) deri hücresinin olgunlaşması ve deri yüzeyine gitmesi sadece 3 ya da 4 gün sürer. Bu hücreler dökülmek yerine, deri üzerinde birikir ve lezyonlar oluştururlar. Sedef hastalığının bulaşıcı bir hastalık olmadığını önemle vurgulayan Prof. Dr. Güzin Özarmağan, hastalığın en çok 16-22 ve 52-60 yaş aralığında ortaya çıkmasına karşın, bebeklik ve çocukluk dahil olmak üzere her yaşta başlayabileceğini belirtti. Hastalığın tanısı hakkında bilgi veren Dr. Özarmağan esas olarak döküntünün görünüşüne bakarak tanı konulduğunu, vücudun ne kadarının tutulduğuna, döküntüdeki kızarıklık, kabarıklık ve pullanmanın derecesine bakılarak hastalığın şiddetine karar verildiğini söyledi. Dr. Özarmağan ayrıca, eklem tutulumunun varlığında kan tahlillerine ve görüntüleme yöntemlerine başvurulabileceğini, tanıdan emin olunamadığı durumlarda deriden küçük bir parça alınarak biyopsi yapılabileceği bilgisini verdi. Hastalığın tedavisine de değinen Prof. Dr. Güzin Özarmağan, hastalığın tedavi edilebilir olduğunu ancak tekrarının önlenemez olduğunu söyledi. Mevcut tedavilerin; döküntü, kaşıntı, eklem şikayetleri gibi hastalık bulgularını kontrol altına almaya yönelik olduğunu, ayrıca güneşin sedef hastalığına iyi geldiğini belirtti. Tedavinin yüzeysel (topikal), sistemik tedaviler ve biyolojik ajanlar ile yapıldığını ifade eden Dr. Özarmağan, yüzeysel tedaviler için deri üzerine sürülen losyon, krem, merhem şeklinde ilaçlar ile sistemik tedavi için de ağızdan hap veya damar içine ya da deri altına iğne tedavilerinin olduğunu söyledi.