Daha çok genç nüfusun hastalığı olan Multipl Skleroz (MS) tanı ve tedavisi konusunda son 10 yılda önemli gelişmeler yaşandığına işaret eden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Rana Karabudak, erken tanı alan hastalarda çok daha yüz güldürücü sonuçlara ulaşılabildiğini söyledi. Prof. Dr. Karabudak, "Özellikle hastalardaki farkındalığın artması ve tedavi seçeneklerinin gelişmesine paralel olarak bugün hastaların yaklaşık yüzde 60'ı için MS tedavi edilebilir bir hastalık haline geldi diyebiliriz. MS yönetilebilir bir hastalıklar ve bu noktada anahtar hastanın kendisidir" dedi.
Multipl Skleroz'un genç hastalığı olduğu için genel toplum sağlığı için de son dereci önemli bir sorun olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Rana Karabudak, genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde hastalığın sıklığının özellikle 20-40 yaş aralığında arttığına işaret etti. Bununla birlikte özellikle son yıllarda tanı ve tedavi anlamında önemli gelişmeler yaşandığına işaret eden Prof. Dr. Rana Karabudak, konuyla ilgili bilgiler verdi. KADINLARDA DAHA SIK GÖZLENİYOR MS'in artık daha genç yaşlarda ve daha erken saptanabildiğini ve bunun temel nedeninin de MS farkındalığının artması, belirti ve bulguların hastalar tarafından tanınmasına bağlayan Prof. Dr. Karabudak sözlerine şöyle devam etti: "Hastalık genç nüfusta artmakla birlikte nedeni tam olarak saptanamıyor. Kadınlarda erkeklere oranla 1,5-2 kat daha fazla gözleniyor. Ancak toplumsal farkındalığın artmasıyla birlikte MS'in zamana yayılan ve çoklu belirtileri hastalar tarafından fark edilmeye başladı. Beraberinde görüntüleme yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte artık çok daha erken evrelerde MS tanısı konulabiliyor. Bu da erken dönemde tedavi için önemli kazanım sağlıyor." "ERKEN TANI VE HASTAYA UYGUN TEDAVİYLE ÇOK ŞEY KAZANILABİLİYOR" Tedavide yaşanan gelişmelerle birlikte hastalığın erken tanısının önemini vurgulayan Prof. Dr. Karabudak, tedavide yaşanan gelişmeler konusunda şu bilgileri verdi: "Ne kadar erken tanı konulur ve ne kadar uygun tedavi uygulanırsa o kadar iyi sonuçlar alınabiliyor. Tedavi seçenekleri konusunda özellikle son 10 yılda inanılmaz gelişmeler olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla hastaya uygun tedaviyi seçerek çok şey kazanabiliyoruz. Tedaviler artık hedefe yönelik olmaya başlıyor. Tedavi imkanlarımızın da gelişmesiyle MS hastalarının yüzde 60'ı için "MS tedavi edilebilir hastalıktır" diyebiliriz. Yüzde 10-15 primer progresif olup da biraz da ilerleyici giden tedavi seçeneklerinin çok olmadığı grupta zorluğumuz var. Ancak bunları da aşacağımız yeni tedavi seçenekleri için çalışmalar devam ediyor." "GÖRME KESKİNLİĞİNDE AZALMAYA NEDEN OLABİLİR"? MS çoklu belirtileri olan bir hastalık olduğunu ve bu nedenle farklı hastalıklarla karıştırılabilecek belirtilerinin olduğunu belirten Prof. Dr. Karabudak, MS'e işaret eden belirtiler konusunda şu bilgileri verdi: "En önemli tipik belirtiler arasında; duyusal etkilenmeler, uyuşma, yanma, batma, karıncalanma, keçeleşme, iğnelenme yer alır. Bu belirtiler gelip geçici olabilir ya da giderek artan şekilde görülebilir. Ayrıca hastada kuvvet kayıpları yaşanabilir. Bir diğer önemli erken dönem belirtisi de görme keskinliğinde azalmadır. Erken dönemde üç hastadan ikisinde gözlenen bu uyarıcı belirti nedeniyle hasta göz hekimine başvurduğunda da gözle ilgili bir sorun görülmeyebiliyor. Çünkü sorun göz sinirlerindedir. Dolayısıyla bu hastaların mutlaka nöroloji uzmanına yönlendirilmesi gerekir." "MS İLE İYİ YAŞAMAK MÜMKÜN"? MS'in günümüzde tedavi edilebilir, yönetilebilir bir hastalık olduğunu ancak MS ile iyi yaşamanın anahtarının hastanın kendisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Rana Karabudak, "Süreci hastanın yönetmesi gerekir. Uykusuna, beslenmesine dikkat etmeli, düzenli yaşamalı. Yani hepimizin bildiği sağlıklı yaşam kurallarını mümkün olduğunca uygulamalı. Bunu yanında hasta ihtiyaç duyarsa belirtilere yönelik destekler de alabilir. Günlük yaşamını sürdürebilir. Özürlülük belli oranlarda olsa da bu engel değildir. Her özürlülüğün derecesine göre fizyoterapiler sürdürülebilir. Özetle MS yaşanabilir bir hastalıktır. İyi yönetilmelidir, anahtar hastadır" dedi. "MS ÇOCUK SAHİBİ OLMAYA ENGEL DEĞİL" MS ile yaşam konusunda hastaların en çok merak ettikleri konulardan birinin de hastalığın çocuk sahibi olmalarına engel olup olmayacağı konusunun geldiğini anlatan Prof. Karabudak, konuya şöyle açıklık getirdi: "Hastalarımızın çoğunluğu genç kadınlar ve dolayısıyla üretken ve doğurgan dönemdeler. Bu yönden MS hastayı kısıtlamaz. Hastalarımız çocuk sahibi olabilir. Hatta bizim ikizlerimiz, üçüzlerimiz olan hastalarımız vardır. Takip ettiğimiz MS'li hastalarda evlilikte herhangi bir sıkıntı görülmüyor. Ancak bu noktada eşlerin de birbirlerine anlayışlı davranması ve destek olması gerekir. Cinsel yaşam konusunda da herhangi bir sorun yaşanmamakla birlikte olası sorunlar da aşılamayacak durumlar değildir. Gerektiğinde terapi alarak kendilerine destek olabilirler." "ERGENLİK DÖNEMİNDE D VİTAMİNİ DÜŞÜKLÜĞÜNE DİKKAT EDİLMELİ"? Özellikle MS'li anne ve babanın çocuklarında bu hastalığa yatkınlık oluşmaması için yeterli D vitamini almanın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Rana Karabudak, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: "Büyüme çağı ve ergenlikte D vitamin düşüklüğü MS yatkınlığını artırıyor. Çocukluk ve ergenlik döneminde vücutta birtakım değişimler oluyor. O yüzden tam da bu dönemlerde yakalayabiliyoruz. Ancak hastalığın tanısını ancak MR ile koyabiliriz. Hasta bazen baş ağrısı gibi belli belirsiz bulgularla hastaneye başvuruyor. Bu noktada MR çekildiğinde o zaman MS'te gördüğümüz bulguların tıpa tıp aynısı görülüyor. Patolojik hiçbir bulgusu olmayan bu hastaları takip etmemiz gerekiyor. Çünkü bu grup pastaların yaklaşık yüzde 50'sinde 10 yıl içinde MS geliştirebiliyor. 3'te 1'i ilk 5 yılda yeni MR belirtileri gösterebiliyor. Dolayısıyla hekimlerin de bunun farkında olması gerekiyor.?" SAĞLIKSIZ BESLENMEK VE OBEZİTE MS'İ TETİKLEYEBİLİYOR Toplumsal farkındalık için özellikle beslenme konusunda bazı noktalara işaret eden Prof. Dr. Rana Karabudak, "Sağlıklı beslenmemek, fast food tüketmek, özellikle katkılı ve taze olmayan gıdalar tüketmek, derin dondurucuda bekletilmiş, rafine gıdalar, beyaz un, beyaz şeker, tuz gibi gıdaları tüketmek MS oluşumunu tetikleyebiliyor. Bu yüzden beslenme rejimi ve hareketsiz kalmamak çok önemli. Hareketsiz toplumlarda artış eğilimi görülüyor. Bütün otoimmün hastalıklarda olduğu gibi MS için de obezite, vücut kitle endeksinin yükselmesi tetikleyici olabiliyor" diye konuştu.