Kronik böbrek hastaları ve şeker hastalarının yaz aylarında daha dikkatli olmaları gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çetinkaya, "Bu hastalar sıcaklığın arttığı saatlerde güneşe çıkmamaya, daha serin alanlarda kalmaya dikkat etmeli. Beslenmelerinde hazır işlenmiş gıdalar yerine evde hazırlanmış gıdaları tüketmeye dikkat etmeleri, terle aşırı sıvı kaybı oluyorsa yeterli sıvıyı almaları gerekir. Ancak bunu yaparken susama hissi olmaksızın aşırı sıvı alımından kaçınmaları önem taşır" diye konuştu.
İHTİYAÇ FAZLASI SU
İhtiyaçtan fazla su içilmesi durumunda kandaki tuz yoğunluğunun azalabileceğini, bulantı, kusma, halsizlik gibi yakınmaların ortaya çıkabileceğini aktaran Prof. Dr. Çetinkaya, "Diyaliz hastaları 2 diyaliz arasında 2.5 kilodan fazla su almamaya özen göstermeli. Tuzlu yiyen ve çok su içen diyaliz hastaları, kilo alımı fazla olacağı için diyaliz işlemi sırasında tansiyon düşmesi, kas kasılmaları, bulantı, kusma, halsizlik, bitkinlik gibi şikayetlerle karşılaşabilir" dedi.
ŞEKER İÇERİĞİ FAZLA GIDALAR
Özellikle şeker hastalarının şeker içeriği yüksek gıdaların fazla tüketildiği yaz aylarında diyetlerine mutlaka uyması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Çetinkaya, "Şeker hastaları kan şekerlerini daha yakından takip etmeli. Hipertansiyon hastalarının diyetlerine uyumu ve yeterli sıvı almaya dikkat etmelerinin yanı sıra, kan basıncını daha yakın takip etmeleri ve kullandıkları ilaçların dozları ya da ilaç sayısının değişebileceği konusunda dikkatli olmaları gerekir" diye konuştu.
BÖBREK VÜCUT DENGESİNİ SAĞLAR
Böbreklerin vücudun iç dengesini sağlayan en önemli organlar olduğunu, vücutta biriken zararlı atıkların temizlenmesi, sıvı elektrolit ve asit baz dengesinin korunması, kan basıncının düzenlenmesi, hormonların yapım ve yıkımı, kemik iliğinden kan hücrelerinin yapımı, kemiklerin korunması, bağışıklık sisteminin işlevlerinin devamı gibi çok sayıda görevi yerine getirdiğini aktaran Prof. Dr. Ramazan Çetinkaya, "Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları, romatizmal hastalıklar, böbreğin kistik hastalıkları, nefritler ve genetik birtakım hastalıklar sonucu böbreklerde geri dönüşsüz hasarlar oluşursa kronik böbrek hastalığı ortaya çıkar ve böbrekler görevini tam olarak yapamaz. Bunun sonucu vücudumuzda diğer organ ve sistemlerin de etkilendiği değişik sorunlar ortaya çıkar" dedi.
ÖNEMLİ BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU
Kronik böbrek hastalığının ülkemizde ve dünyada gerek etkilediği kişi sayısı gerek sonuçları itibarıyla önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çetinkaya, şöyle konuştu: "Böbrek sağlığının korunması ve hastalığın ilerlemesinin önüne geçmek için önleyici birtakım tedbirlerin alınması büyük önem taşır.
Şeker hastalığı olanlarda kan şekerinin yakın takibi ve şeker değerlerinin hedeflenen aralıklarda tutulması, hipertansiyonu olanlarda kan basıncının yakın takibi, ilaçla ve hayat tarzı değişiklikleri ile hedef aralıklarda tutulması, tuz tüketiminin sınırlanması, günlük 5 gramın altında olacak şekilde tuz tüketilmesi, daha doğal beslenilmesi, işlenmiş gıdaların tüketiminin azaltılması, günlük 1,5-2 litre olacak şekilde yeterli su tüketiminin sağlanması, egzersiz gibi ihtiyacın arttığı durumlarda bu miktarın artırılması, gereksiz ilaç kullanımından kaçınılması, idrar yollarında enfeksiyon ve taş varsa mutlaka nedeninin araştırılması ve tedavisinin sağlanması, romatizmal hastalıklar ya da nefrit gibi nedenler varsa bunların tedavi edilmesi, düzenli egzersiz yapılması ideal kiloya gelinmesi ve sigara içilmemesi gibi tedbirler böbrek hastalığının önlenmesinde temel yaklaşımlardır."