Klimaların özellikle taze ve temiz hava gereksinimi olan kronik bronşit ve astım hastaları açısından rahatlatıcı olabileceğini anlatan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Nafiz Karagözoğlu, “Klimaları doğru kullanmak için dikkat edilecek noktalar; kullanılacak mekan ve klima seçimi, kullanılacağı ortamın büyüklüğüne uygun olmalı. Servis bakımı ve kontrolü yapılabilmeli. Odanın en uygun yerine yerleştirilmeli. Klimanın etkinliği ve enerji tasarrufu için odanın duvar, taban, tavan ve pencereleri ısı yalıtımlı olmalı” dedi.
Klimanın mekana uygulanmasında doğru yere yerleştirilmesi ve soğuk hava akımının doğrudan vücudun üzerine gelmeyecek şekilde ayarlanması gerektiğini söyleyen Dr. Karagözoğlu, “Çalıştırırken ortam ısısı yavaş yavaş düşecek şekilde çalıştırılmalı. Soğuk hava akımı yüksek hızda doğrudan vücudumuz üzerine çevrilmemeli. Oda sıcaklığı dış ortam sıcaklığından 7-8 derece düşük olacak şekilde ayarlanmalı. Oda sıcaklığı 25 dereceden daha düşük ısılara ayarlanmamalı. Nem ayarlaması yüzde 50'ye ayarlanmalı. Klima kullanılan yerin kapı ve pencereleri kapalı tutulmalıdır. Gece yatmadan mutlaka kapatılmalı. Sabaha karşı doğal olarak vücut ısısı düşer ve uyanıkken rahatsız etmeyecek serinlik uyuyakaldığımızda hastalık nedeni olur” diye konuştu.
KLİMALARIN SAĞLIK AÇISINDAN ZARARLARI VAR MI?
Araç klimalarında özellikle uzun süreli kullanımlarda hava akımının ön cama doğru çevrilmesi gerektiğini söyleyen Karagözoğlu, “Araçlar sizin kullanımınıza bağlı olarak faydalı ya da zararlı hale gelebilirler. Doğru ve uygun kullanılmayan klimalar ve soğutma sistemlerinin riskleri vardır. Özellikle klima ve soğutma sistemleri gerektiği gibi temizlenmez ve bakımı yapılmazsa ölüme sebep verebilen mikropların ve mantarların üremesi söz konusu olabilir. Bununla beraber viral üst solunum yolu enfeksiyonları, yüz felci, kas tutulmaları ve ağrılar olabilir. Bağışıklık sistemi baskılanmış çeşitli hastalarda klima kaynaklı mikroplar nedeniyle sinüzit, bronşit, göz iltihabı, beyin iltihabı, zatürre olabilir” dedi.
Klimalarla ilgili en önemli hastalığın “Lejyoner Hastalığı” da denilen bir çeşit zatürre olan “Legionella pneumophilia” isimli mikrobun yaptığı hastalık olduğunu söyleyen Dr. Karagözoğlu, şunları kaydetti:
“Lejyon, eski Romalılar'da piyade ve süvarinin oluşturduğu askeri birliklere verilen isimdir. Bu birlikteki askerlere lejyoner denir. İlk kez 1976 yılında ABD'deki Pensilvanya lejyonerlerinin yaptıkları bir toplantıda salonda bulunan kişilerde görülmüştür. Bunun havalandırma sisteminden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Hastalığın tanınması ile birlikte bu zatürre tipinin alışılagelmiş zatürre belirtilerini göstermediği fark edilmiştir. Hastalığa neden olan ise klima sistemindeki bir bakteridir. Bu bakteri klimaların filtre sistemlerinde uygun nem ve ısıda üremekte, buradan da ortam havasına dağılmaktadır. Hastalık insandan insana bulaşmaz. Bebekler, yaşlılar, erkekler, sigara içenler, alkolikler, kalp-damar hastaları, kronik bronşit hastaları, diyabet (şeker) hastaları, böbrek hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar, kortizon kullananlar artmış risk altındadırlar. Klimalar içinde üreyen çeşitli mantar ve bakteriler de solunum yolu enfeksiyonları ve zatürre gibi enfeksiyon hastalıklarına yol açabilir. Özellikle bakımı yapılmamış büyük işyeri ve otel klimalarında bulunan mikroorganizmalar alerjik hastalıkları, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi hastalıkları tetikleyebilir.”