Rinoplasti ameliyatları günümüzde artık burnu ciddi anlamda küçültmekten çok şekillendirme ve doğal bir görünüme kavuşturma ameliyatları olarak görülüyor ve uygulanıyor. Rinoplasti isteğiyle başvuran hastalarımızda uzun bir görüşme süreci sonunda yapılacaklar planlanıyor. Tabii bu süreçte hastalarımızın birtakım beklentileri ve sorularıyla karşılaşıyoruz.
Rinoplasti yani “estetik burun cerrahisi” isteğiyle doktora başvuran hastaların büyük bir kısmı, “acaba ameliyat sonrasında burnumda düşme olacak mı?” kaygısını taşıyorlar. Neredeyse bir şehir efsanesine dönüşmüş bu korkunun oluşumunda bir takım gerçekleri de göz ardı etmemek gerekir. Estetik burun ameliyatlarında, son yıllarda dünyada ve ülkemizdeki değişim öncesinde bu tarz problemlerle karşılaşmak daha mümkünken artık hemen hemen hiç karşılaşmadığımızı söyleyebilirim. Burun, yüzün en önemli estetik yapısı olarak kabul edilmektedir. Burun yapısı ve “karakteri” de büyük oranda burun ucunun pozisyonu (tip projeksiyonu) ve şekli ile ilgilidir. Yapılan bilimsel çalışmalarda rinoplasti isteğiyle başvuran hastaların yaklaşık %72’ sinde burun ucunda düşüklük saptanmıştır. Burun ucu ile burun sırtı ya da kemerin birbiri ile ilişkisi, cerrahi planlamada oldukça önemlidir. Düşük bir burun ucu, göreceli olarak kemeri daha dikkat çekici hale getirebilir. Bu gibi durumlarda lokal anestezi ile yapılabilecek küçük bir cerrahi girişimle burun ucu yerine alınarak problem çözümü sağlanmış olacaktır. Burun ucu düşmelerini daha iyi anlayabilmek için olayı şöyle özetleyebiliriz. Mimari yapılarda olduğu gibi burun çatısında da yapıyı yerinde tutan ve destekleyen birtakım önemli anatomik oluşumlar vardır. Binaların kolon ve kirişlerindeki bir zayıflık ya da bir kolonun çıkartılması nasıl problemlere ve çökmelere yol açıyorsa, bunun benzerinin burun anatomisinda de olduğunun bilinmesi gerekir. Son yıllarda uygulanmamakla birlikte, nefes problemi için belli kurallara uymadan çok radikal olarak çıkartılmış bir kıkırdak dokunun bu bahsettiğimiz yapıyı ne derece bozduğu, desteği ve burun ucunda düşmelere yol açtığı artık çok iyi biliniyor. Bunun yanında bu desteği sağlayan birçok önemli anatomik oluşum da mevcut. Rinoplastide son yıllardaki yaklaşım değişikliği, uygulanan daha minimal ve destek yapıyı daha az bozan cerrahi tekniklerle biz artık bu önemli yapıları koruyabiliyor, şekillendirebiliyor ve hatta gerekirse güçlendirebiliyoruz. Ameliyat esnasında gerekirse kıkırdak desteği, kıkırdak ilerletmeleri, birtakım dikiş uygulamaları gibi bazı cerrahi tekniklerle desteği artırabiliyoruz. Bu arada yanlış anlaşılmalara yol açmamak için bir konuya da açıklık getirmekte fayda var; rinoplasti sonrası erken dönemde ödemler nedeniyle burun ucundaki kalkıklık bir süre sonra ödemlerin azalmasıyla birlikte planlanan yerine iner. Dolayısıyla bu süreç burun ucu düşmesi değil, ameliyat sonrasının doğal gidişatıdır. Rinoplasti isteği ile başvuran ya da ameliyat olmayı planlayan hastalarımızı bu konularda aydınlatmak ve bu “düşme” fobisini artık bir şehir efsanesi olmaktan çıkarmak istiyoruz.