ASENA AKÇAY - Ebola virüsü hastalığının, doğadaki kaynaklarının belli coğrafi bölgelerle sınırlı olması ve insandan insana solunum yoluyla bulaşmamasından dolayı gripteki gibi tüm dünyayı etkileyebilecek salgınlara yol açabilme potansiyeli olmadığı bildirildi.
Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Başkanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ebola virusünün, insanlarda çok ağır ve ölümcül seyredebilen ebola virus hastalığına (EVH) yol açtığını, hastaların önemli kısmında ağır kanamalar gelişebildiğini belirtti. Hastalığın ilk olarak 1976'da Sudan ve Kongo'da tespit edildiğini, daha sonra zaman zaman Afrika'da salgınlar görüldüğünü ifade eden Aydın, "Son salgın Aralık 2013'te Gine'den başlamış, Liberya, Nijerya ve Sierra Leone'ye kadar yayılmıştır. 22 Ağustos 2014 itibarıyla doğrulanmış ya da şüpheli vaka sayısı 2 bin 615, ölen vaka sayısı bin 427'dir" dedi.
Hastalığın salgınlara yol açması ve salgınlar sırasında ölüm oranının yüzde 90'lara ulaşmasının yanı sıra aşı ve tedavisinin olmaması nedeniyle önemli olduğuna işaret eden Aydın, şunları söyledi: "Hastalığın doğadaki kaynaklarının belli coğrafi bölgelerle sınırlı olması ve insandan insana solunum yoluyla bulaşmamasından dolayı gripteki gibi tüm dünyayı etkileyebilecek salgınlara yol açabilme potansiyeli yoktur. Bu virüsün doğal kaynağı kesin olarak bilinmemektedir ancak Afrika'daki meyve yarasalarının virüsün doğal kaynağı olduğu düşünülmektedir. Virüs, insanlara, bölgedeki hasta veya ölmüş infekte şempanze, goril, yarasa, maymun, antilop ve kirpiler ya da hasta insanlara ait kan, çeşitli vücut sıvıları ile temas sonucu bütünlüğü bozulmuş deri ve mukozalardan bulaşmaktadır. Virüs solunum yolu, su ya da gıdalarla bulaşmaz ancak virüsün doğal kaynağının bulunduğu bölgelerde av hayvanlarının etlerinden bulaşmalar olabilir."
Ebola virus hastalığının, ani ateşli bir hastalık olduğuna dikkati çeken Aydın, "Başlangıçta 38,6 derece üzeri ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ve eklem ağrısı, karın ağrısı, başağrısı, boğaz ağrısı olur. Ardından kusma, ishal, vücutta döküntüler, göğüs ağrısı, nefes alma güçlüğü, yutmada zorluk ortaya çıkar. Burundan, ağızdan, mide ve bağırsaklardan kanamalar olabilir. Kanama hem vücut dışındaki yüzeylerde, hem de vücut içinde mukoza, doku ve organlarda olabilir. Hastalık belirtilerine kadar geçen süre 2 ile 21 gün arasında, genellikle 8-10 gündür" diye konuştu.
"HASTALAR İYİLEŞME DÖNEMİNDE DE BULAŞTIRICI OLABİLİR"
Aydın, infekte kişilerin ancak hastalık belirtileri ortaya çıkınca bulaştırıcı hale geldiklerini kaydederek, şöyle devam etti: "Hastalar iyileşme döneminde de bulaştırıcı olabilir. Bu süre net değildir. İyileşmiş kişilerin menilerinde virüs 3 aya kadar bulunabilir. Bu nedenle kişilerin iyileştikten sonra 3 ay cinsel ilişkiye girmemeleri ya da cinsel ilişki sırasında kondom kullanmaları önerilmektedir. Özellikle sağlık çalışanlarına, bu hastaların takip ve tedavisi sırasında, kontrol önlemlerini almadıkları takdirde yakın temas sonucu bulaşmalar olmaktadır. Hava yolu ile bulaşma kanıtlanmamış olsa da virüsün hastanın vücut sıvıları ve çıkartılarında bulunmasından dolayı damlacık yoluyla bulaşmaları engellemeye yönelik izolasyon önlemleri de mutlaka alınmalıdır. Ölümlerde cenazeye kişisel koruyucu ekipman kullanılarak temas edilmemesi gerekir. Çift ceset torbası kullanılmalıdır." Aydın, hastalığın uygun önlemler alındığında Türkiye'de yayılarak salgınlara yol açma olasılığı olmadığını ancak salgın bölgesinden gelen infekte kişilerin, başta sağlık çalışanları ve kendi yakın çevreleri açısından sınırlı bir risk teşkil edebileceğini belirterek, "Önlemlerin de en kısa sürede alınabilmesi için en ufak olası şüpheli olguların ve kesin vakaların tanısının konması önemlidir. Belirtiler ortaya çıkmadan 21 gün içinde salgının devam ettiği Batı Afrika ülkelerine seyahat etmiş olmak, kesin ya da şüpheli vakaların kan ve vücut sıvıları ile direkt temas ve Batı Afrika'da yarasa, kemirgen veya maymunlarla temas öyküsü, ateş ve ciddi baş ağrısı, kas ağrısı, aşırı halsizlik, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, açıklanamayan kanamalar gibi klinik bulgulardan en az birinin varlığı veya sebebi açıklanamayan ölüm söz konusu olduğunda şüphelenmek gerekir" ifadelerini kullandı. Salgın olan bölgeye mümkünse salgın süresince gidilmemesinin bulaşmayı önleme açısından önemli olduğunu ancak Dünya Sağlık Örgütü'nün, virüsün bu bölgelere seyahat ile bulaşma riskinin minimal olması nedeni ile yasaklama önermediğini kaydederek, "Mecburen gideceklere bulaşma yolları ve korunma önlemleri bilgilerinin mutlaka verilmesi gerekir. Sivil havacılık açısından da sınırlarda gerekli önlemler alınmıştır. Salgının olmadığı Afrika ülkelerine seyahatlerde herhangi bir kısıtlama yoktur" dedi. - Trabzon