Damarlar, görevleri ve özellikleri itibarıyla vücudumuzun en ilginç yapıları arasında yer alıyor.
Damarları kanı organlara taşıyan, tüm vücutta kan dolaşımını sağlayan ve bir ağ gibi vücudu saran kanallara benzetebiliriz.
ATARDAMARLAR KASILIP GEVŞEYEBİLEN YAPILARDIR.
Vücuttaki temiz kanı dokulara ulaştırmaktan sorumlu olan atardamarların duvar yapısında belirgin kas dokusu bulunmaktadır. Bu sayede atardamarlar, basınç dengesini ayarlayabilecek şekilde kasılıp gevşeme ve buna bağlı olarak hacim potansiyelini azaltıp arttırma yeteneğine sahiptirler.
50 YAŞIN ÜZERİNDEKİ İNSANLARDA VARİS GÖRÜLME SIKLIĞI %50'DİR.
Yerçekimine maruz kalma ve hareketsiz geçirilen süre arttıkça varis hastalığı gelişme riski de artmaktadır. Toplumda 50 yaşını geçmiş iki bireyden birinde, şikayet oluştursun ya da oluşturmasın, çeşitli seviyelerde varis hastalığı bulunmaktadır.
ÖLÜM SONRASINDA VÜCUTTA BULUNAN KAN TOPLARDAMARLARDA TOPLANIR.
Bu nedenle Antik Çağ'da atardamarların hava taşıyan yapılar olduğu düşünülmüş ve hatta Antik Yunanlılar arasında, arterler trakeaya bağlı olan ve dokulara hava taşıyan "hava tutucular" olarak düşünülüyordu.
VARİS HASTALIĞINDA BACAK KESİLME RİSKİ VARDIR.
Venöz yetmezliğin ileri evrelerinde bacaklarda venöz ülser adı verilen yaralar açılabilmektedir. Bu yaraların enfekte olması da söz konusu olabilmektedir. Gecikmiş tedavilerde veya tedaviyi kabul etmeyen hastalarda sürecin ilerlemesi, ilgili bacağın çeşitli seviyelerden kaybı ile sonlanabilmektedir.
GENETİK VE AİLESEL FAKTÖRLER DAMAR HASTALIKLARINDA ÖNEMLİ ROL OYNAMAKTADIR.
Ailede, bilinen atardamar hastalığının olması damar tıkanıklığı açısından en önemli risk faktörleri arasındadır. Bununla birlikte ebeveynlerinden birinde varis olan bir insanın hayatı boyunca varis hastalığına yakalanma olasılığı % 40 iken her iki ebeveynde de varis olması durumunda bu rakam %70'e kadar yükselmektedir.
GEBELİK, VARİS HASTALIĞININ GELİŞİMİNDE ÖNEMLİ ROL OYNAMAKTADIR.
Gebelik hareketsizlik, bozulmuş toplardamar akımı ve hormonal sebepler nedeni ile toplardamar hastalıkları açısından riskli bir dönemdir. Bilinen sorunu olan hastaların, gebelik dönemi boyunca bir damar cerrahı tarafından takip edilmeleri uygundur. Bununla birlikte doğumdan sonraki ilk 40 günde derin ven trombozu riskinin devam ettiği de unutulmamalıdır.
HER DAMAR TIKANIKLIĞINDA AMELİYAT VEYA GİRİŞİMSEL TEDAVİ GEREKLİ DEĞİLDİR.
Atardamar tıkanıklıklarında, mutlak ameliyat veya girişimsel tedavi gerekmemektedir. Ancak bacakta yara olması, kişinin mevcut hastalığı ile günlük hayatını devam ettiremeyecek şikayetlerinin olması, ameliyat veya girişimsel yöntemlerle tedavi planlanması yönünde karar aldırtıcı nedenlerdir. Hastaların yaşı, şikayet profili, sosyal beklentileri gibi faktörler de en az damar tıkanıklığı kadar tedavi seçiminde önem taşımaktadır. Bu nedenle iyi ve başarılı bir tedavi süreci için hekim-hasta ilişkisi çok önemlidir.
ŞEKER HASTALIĞI, ATARDAMAR SAĞLIĞINI TEHDİT EDEN EN ÖNEMLİ UNSURLARDANDIR.
Diyabet metabolik süreçlerin atardamarlar üzerindeki etkileri hem büyük çaplı atardamarlarda hem de el ve ayaklardaki küçük çaplı atardamarlarda tıkanıklıklara yol açar. Vücuttaki glukoz seviyesinin normal sınırlarda tutulması, şeker hastalığının damarlar üzerindeki etkilerini önlemek için yapılması gereken en önemli şeydir. Bu nedenle diyabetiklerin, diyetlerine ve ilaç kullanımlarına ciddi şekilde dikkat etmeleri gerekmektedir.
VÜCUTTA KÜÇÜK DOLAŞIM VE BÜYÜK DOLAŞIM OLMAK ÜZERE İKİ DOLAŞIM BULUNMAKTADIR.
Büyük dolaşım kalpten çıkan temiz kanın atardamarlar aracılığı ile dokulara ulaşıp toplardamarlar aracılığı ile kalbe geri dönene kadar geçirdiği süreçtir. Küçük dolaşım ise kalbe dönmüş kirli kanın akciğerlere ulaşıp kalbin sol tarafına gelmesine kadar geçen süreçtir. Küçük dolaşımda yer alan akciğer atardamarı, vücutta kirli kan taşıyan tek atardamar ve akciğer toplardamarı temiz kan taşıyan tek toplardamardır.
İNSAN VÜCUDUNDAKİ DAMARLAR YARI GEÇİRGEN YAPIDADIRLAR.
Bu özelliklerinden dolayı damarların içindeki yapılar, büyüklükleri doğrultusunda damardan dışarıya veya damar dışındaki bazı maddeler damarın içine geçebilirler. Bu özellik vücuttaki sıvı-elektrolit dengesinin sağlanmasında önemli rol oynamaktadır.