Uzmanlar bol su içmenin altını ısrarla çiziyor. Yeterli miktarda sıvı tüketilmesi ile hem taş oluşumu riski azaltılabiliyor hem de böbrek yetersizliğinin önüne geçilebiliyor.
Uzmanların "böbrek yetmezliği" olarak ifade ettiği hastalık, böbrek fonksiyonlarının yüzde 50sinin kaybedilmesi anlamına geliyor. Bu da yapılan kan tetkiklerinde "üre" ve "kreatinin" adlı maddelerin yüksek oranda çıkmasıyla ifade ediliyor. Son dönem böbrek hastalığı ise, sorunsuz yaşayabilmek için hemodiyaliz, periton diyaliz ve böbrek nakli gibi tedavi yöntemlerine ihtiyaç duyulmasın anlamına geliyor. Acıbadem Hastanesi Bakırköyden İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı böbrek hastalıkları arasında ayrıca böbrek iltihabı ve apnesi, sistit, nefrit ve taşların yer aldığını belirtiyor.Böbrek hastalıklarının görülme oranında son yıllarda artış olduğuna dikkati çeken Dr.Kazancıoğlu, "Tüm dünyada böbrek yetersizliğine yönelik harcanan para 72 milyar doları buluyor. Bunun her 10 yılda ikiye katlanarak arttacağı düşünülüyor" diyor. Böbrek işlevini yapmadığı zaman zararlı maddeler vücuttan uzaklaştırılmıyor. Bu nedenle diyalize gereksinim duyan kişilerde hemodiyaliz yöntemi ile toksik maddeler temizlenebiliyor. Hemodiyalize haftanın belli günlerinde en az dört saat giriliyor. Çalışanlar için diyaliz günlerinde akşam seansları konularak, hastaların mesai dışında sağlık sorunlarıyla ilgilenmeleri sağlanıyor. Karın Zarından Diyaliz Periton aslında tıp dilinde "karın zarı" anlamına geliyor. Periton diyalizi ise, özellikle de genç ve aktif kişilerin tercih ettiği bir yöntem. Çünkü bu tedavi yöntemi gerekli koşullara uygunluk gösteren işyerinde de evdeki gibi uygulanabiliyor. Periton diyaliz yöntemi , karın zarı üzerinde geliştirilmiş bir yöntem. Bu yöntemde hemodiyalizdeki suni filtler yerine "periton" adı verilen karın zarı kullanılıyor ve karın boşluğuna her gün belli miktarda steril solüsyon dolduruluyor. Solüsyonlardaki yararlı maddeler kana geçiyor, kandaki zararlı maddeler uzaklaştırılıyor. Bu işlemin gerçekleştirilebilmesi için hastanın kanına yerleştirilen kataterin ucu steril koşullara uygun bir şekilde kapatılıyor.Böylece hastanın mikrop kapması önlenmiş oluyor. Dr.Kazancıoğlu, hastaların diyetlerine dikkat etmelerinin önemini vurgularken, tuz ve protein tüketimine sınır getirdiklerini söylüyor. Böbrek hastalarının yeterli sıvı tüketmeleri, kan akımlarının sürekliliği açısından çok büyük önem taşıyor. Tedavi sonrasında düşürülen taşın analiz edilmesi, hastanın beslenme diyetinin düzenlenmesinde yol gösterici olabiliyor. Hastaların düşürdükleri taşlar incelendiğinde 5-6 değişik taş türü olduğu saptanıyor. Kalsiyum oksalat, amonyum fosfat gibi taş türleri var. Uzmanları taşların tipini belirleyebilmek için, idrardaki ürik asit, sitrat, kalsiyum, fosfor ve oksalat oranlarını inceliyor. Böbreğinde taş bulunan hastalara, çilek ve ıspanak gibi toprakta çok kalan gıdalardan uzak kalmaları öneriliyor. Domates, çay ve kahve "oksalat" içerikli taş oluşumuna yol açtıkları için böbrek hastalarının bu gıdalardan uzak durmaları gerekiyor.