Hacettepe Üniversitesi Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aslı Özkırım, arılardaki hastalıkların yüzde 2'sinin mikrobik, geriye kalan yüzde 98'inin arıcıdan, havadan, doğadan kaynaklandığını söyledi.
Özkırım, Artvin Arı Yetiştiricileri Birliğince, Artvin Çoruh Üniversitesi Nihat Gökyiğit Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen, "Kafkas Arı Irkının Korunması, Tanıtımı, Beslenmesi, Arı Ölümleri" konulu konferansta, sektörün gelişmesi ve üreticiye ekonomik kazanç sağlaması için tanıtımın çok önemli olduğunu belirtti.
Artvin'de son yıllarda giderek yaygınlaşan eko turizm faaliyetlerine, api turizm faaliyetlerinin de eklenmesi gerektiğini ifade den Özkırım, "Ekolojik turların düzenlendiği yerlere arı evi, arı terası yapalım. Buralar Kafkas arısının vitrini olsun. Gelen turist kovanı, Kafkas arısını görsün. Bölgede Kafkas arısı üretim tesisimiz çok ama tanıtım tesisimiz yok. Camili'de buna başladık. Devamının gelmesi lazım." dedi.
Bölgeye gelenlerin, kültürel turizmin yanı sıra api turizme de yönlendirilmesinin Kafkas arı ırkının tanıtılması ve elde edilen arı ürünlerinin pazarlanması adına elzem olduğunun altını çizen Özkırım, Artvin'de Camili Havzası ve Maden köy gibi alanların api turizme son derece uygun yapıya sahip olduğunu kaydetti.
"Arılara iklimsel değişikliği gösterip, bu değişime ayak uydurmalarına izin vermemiz gerekiyor"
Özkırım, son zamanlarda "Amerikan yavru çürüklüğü" hastalığı nedeniyle arı ölümlerinin meydana geldiğine dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Arılardaki hastalıkların yüzde 2'si mikrobik, geriye kalan yüzde 98'i arıcıdan, havadan, doğadan kaynaklanmaktadır. Bana gelen arı örneklerinde mikrop bulamıyorum. Hatta o kadar çok temizliyorlar ki hiç mikrop bulamıyorum. Sirke, karbonat, kekik suyu, defne yaprakları ile temizlik yapılıyor. Bu kadar temizlemek yanlış, arı bir şekilde mikropla tanışmak zorunda, biz arıyı fanusun içinde büyütemeyiz. İklimsel değişikliği öne süren arıcılarımız da oluyor. İklimsel değişimler hep vardı. Bu dünya buzul devri geçirdi, o zaman da arılar hayatta kaldı. Arılar 100 milyon yıldır var. Arılara iklimsel değişikliği gösterip, bu değişime ayak uydurmalarına izin vermemiz gerekiyor."
Arı kolonilerinin beslenmesi için kullanılan nektarın arıcılar tarafından yapılmasının, arı sağlığı ve bal kalitesi için önemli olduğunu belirten Özkırım, şunları kaydetti:
"Balı hasat ettikten sonra kovanlarda yağmacılığın arttığı şikayeti geldi. Arılar aç olduğu için yağmalama olması olağan bir durum. O yüzden en az bir şeker, bir su ölçüsü ile şerbet yapılıp verilmesi gerekiyor. Yarım şeker, bir şurup yapıldığı takdirde kovan içinde rutubet artıyor. Kovan içi rutubet artınca kireç oluyor. Kireç olunca nosema mantarı oluyor. Nosema olunca arı uçamıyor, ergin azalıyor. Ergin azalınca kovan içi rutubet fazlalaşıyor ve yavru çürüyor. Havalar soğudukça şeker oranı artırılarak şurupların yapılması gerekiyor."
Özkırım, bu yıl mayıs ve haziranın yağışlı geçtiğini ifade ederek, "Ardından havalar çok ısındı. Bu durum, yağmurdan etkilenen kovanların içindeki nemin buhar haline gelmesine ve larvaların ıslanmasına neden oldu. Islak ve rutubetli yerde mantar oluşur. Sıcakların etkisiyle yavru atan ana arının larvaları rutubet ile karşılaşınca üzerlerinde mantar ve kireç, sonrasında da nosema oluştu." diye konuştu.
Arıcıların bu sıralar kovanlardaki nemi kurutamadığını anlatan Özkırım, "Bu yüzden analize gelen ballarda yüzde 22 nem oranı çıkıyor. Rutubetten korunmak için kovanları pürmüz ile kurutmamız gerekiyor. Arıları temiz, kuru kovanlara aktarın ve nemli kovanları kuruyana kadar pürmüzleyin. Polen çekmeceli kovanlara geçin." dedi.
Konferansa, Artvin Orman Bölge Müdürü Mimar Sinan Özkaya, İl Tarım ve Orman Müdürü Neşat Ulutaş, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Sağlam, Artvin Arı Yetiştiriciler Birliği Başkanı İbrahim Durmuş, akademisyenler ve arıcılar katıldı.