Vajinismus, vajinal giriş düşüncesi veya girişimi karşısında gösterilen, istem dışı, bedensel ve ruhsal tepkiler olarak tanımlanır.
Vajinismusta, vajina çevresindeki kaslar kasılır, kişi kendini geri çeker, partnerini iter, sıkıntı hissi duyar ya da ağlar. Sanılanın aksine, vajinismus doğum yapmakla ortadan kaldırılamaz. Üstelik vajinismus hastalarının sık rastlanan 8 fobisi de hayatı onlara zehir edebilir.
Acıbadem Etiler Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Yusuf Özay Özdemir, bu korkuları şöyle sıralıyor;
Normal doğum
Jinekolojik muayene
Doktor korkusu
Diş hekimi korkusu
Evde yalnız kalmak
Karanlıkta kalmak
Kapalı yer korkuları
Çeşitli hayvan korkuları: Özellikle kedi-köpek, böcek, kuş, yılan, fare vb.
Cinsel Birleşme Olmasa Da Hamile Kalabiliyorlar
Vajinismus ile birlikte seyredebilen bu korkular, kadınların günlük yaşamını, sosyal ilişkilerini de zedeler. Vajinismus yarattığı psikolojik etkiler nedeniyle, gebelik ve doğum sonrasında da devam eder.
Hem uluslararası bilim dünyasında hem de ülkemizde yapılmış araştırmalarda vajinismuslu olguların yüzde 5-10’u tedavi için başvurduğunda, cinsel birleşme gerçekleşmemiş olmasına karşın, hastaların gebe kaldığı ve çoğunlukla da sezaryen ile doğum yaptığı saptanmıştır. Dr. Özay Özdemir, “Olgularımız arasında vajinismuslu olup normal yolla doğum yapmış kişiler dahi var. Bu nedenle vajinismusun mutlaka tedavisi gerekmektedir” diyor.
Vajinismus oluşumuna birden çok etkenin neden olduğu artık modern bilimsel literatürde de kabul görür. Psikiyatri Uzmanı Dr. Özay Özdemir, bu nedenleri şöyle sıralıyor:
Kişinin ruhsal yapısına özgü duyarlılık: Hemen çoğu kişide herhangi bir durumdan korku duyma eğilimi bulunmaktadır. Bazı kişilerde de cinsel birleşmeye ilişkin kişiye özgü korku tepkisi öğrenilmiş olabilir.
Kültüre özgü nedenler: Cinsel mitler (yanlış inanışlar, kalıplaşmış ön-yargılar), cinsellik konusunda geleneksel yaklaşımlar (bekarete verilen önem ve değer, erkek ve kadın rollerine yüklenen farklı anlamlar gibi), yetiştirime tarzı, dini inanışların etkisi.
Cinsel bilgilenme ve eğitimdeki yetersizlikler: Cinsellik konusunda korkutucu bilgiler vermek, cinselliği kaçınılması gereken kötü bir durum ve tecrübe olarak anlatmak.
Daha derin psikolojik nedenler: Ruhsal-iç dünyaya ait- çatışmalar, psikoseksüel gelişim dönemlerinde yaşanan aksamalar.
Cinsel travmalar: Gelişim dönemlerinde maruz kalınan taciz veya kötüye kullanım.
Tıp dilinde “himen” olarak adlandırılan kızlık zarının cinsel birleşme için fiziksel engel oluşturmadığını anlatan Dr. Özdemir, “Zar vajinayı bir perde gibi kapatmaz. İlk birleşme ile kızlık zarında oluşan yırtılma değildir. İlk birleşmede, kanama ve acı hissi olursa, bu kızlık zarı kaynaklı değildir. İlk cinsel birleşme herkeste kanamaya neden olmayabilir, her 10 kişiden 4 kişide hiç kanama görülmez. İlk birleşme sonrası kanama olması bekaret göstergesi değildir.” diye konuşuyor.
Vajinismus her kültürde ve toplumda görülebilir. Ancak bilimsel araştırmalar, doğu ülkelerinde batı ülkelerine oranla daha yaygın görüldüğünü gösteriyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe tedavi için başvurma ve yardım arayışında artış gözlenir. Bu durum eğitim düzeyi yüksek kişilerde vajinismusun sık görüldüğü gibi yanlış bir izlenime sebep olur. Dr. Özdemir, tedavi için başvuranların çoğunun geçmişlerinde özgül bir neden (cinsel travma vb) saptanmadığını belirtiyor.
Vajinismusun günümüzde uygulanan ve tüm dünyada standart olarak kabul edilen, ilk seçenek tedavi yöntemi, vajinismusa özgü cinsel terapidir. Cinsel terapi bir psikoterapi yöntemidir.
Tedavi diğer psikoterapilere göre nispeten daha kısa süreli ve soruna odaklı olarak yapılıyor. Haftada bir seans yapılır, tedavi süresi ortalama 8-10 seanstan oluşur. Hipnoterapi, botulismus tedavisi, cerrahi tedaviler, kas gevşetici ve uyuşturucu ilaçların kullanımı gibi yöntemler vajinismus tedavisinde denenmiştir. Ancak günümüzde kabul edilen ortak bilimsel görüş vajinismusun klasik cinsel terapi yöntemi kullanılarak tedavisi edilmesidir. Çünkü vajinismus cinsel organ hastalığı değildir. Ruhsal kökenli bir sorundur. Bir fobi (aşırı korku) reaksiyonudur. Dolayısıyla sorunun kalıcı çözümü de ancak ruhsal sorunun (anksiyetenin-aşırı ruhsal gerilimin) giderilmesi ve düzeltilmesiyle mümkün olabilir.