Stres kaynaklı çikolata yeme arzusu sonunda aklanacak mı? Yeni bir çalışma, siyah çikolata yemenin stres altındaki insanlarda stres hormonu seviyelerini azaltabildiğini gösteriyor.
Araştırmacıların yeni bulgularına göre, iki hafta boyunca her gün 40 gram siyah çikolata yemek, yoğun stres altındaki insanlarda hem stres hormonu kortizol hem de “savaş ya da kaç” hormonu olarak bilinen katekolamin düzeylerini düşürüyor.
Elde edilen bulgularla, siyah çikolatanın faydaları konusunda yakın zamanda yapılan keşiflere bir yenisi daha eklendi. Örneğin, kakaonun sağlık açısından birçok yararı saptanan antioksidan
Multipl skleroz (MS) sorunu, bilindiği gibi santral sinir sisteminin çok önemli bir hastalığı ve günümüzde de uygun bir tedavisi henüz mevcut değil.
İki yüz bin hasta üzerinde yapılan çalışma aşırı şişman kadınların normal kilolu olanlara göre iki kat daha fazla risk taşıdığını ortaya koyuyor.
Otoriteler yine de aşırı şişmanlığın hastalık gelişiminde en önemli risk olmadığını, D vitamini eksikliği ve sigara kullanımı ile Epstein Barr virüsünün daha önemli hastalık nedeni olduğunun altını çiziyorlar.
Ayrıca araştırmacılar, siyah çikolatanın insülin duyarlılığında artırma, kan basıncını düşürme ve ruh halini düzeltme gibi başka faydalarını ortaya çıkarabilmek için siyah çikolatanın içeriğindeki öteki bileşenleri inceliyorlar.
Yapılan çalışmada araştırmacılar, iki hafta boyunca her gün 40 gram siyah çikolata yemenin 30 sağlıklı yetişkinin kan ve idrar değerlerindeki stres hormonu seviyesine etkilerini incelediler. Çikolatanın yarısı sabah ile öğle arasında, diğer yarısıysa öğle ile akşam arasında yendi. Katılımcıların kaygı seviyeleri çalışmanın başında belirlendi.
İki haftalık çalışmanın başında ve sonunda kan ve idrar örnekleri alınarak analiz edildi. Sonuçlar, her gün siyah çikolata yemenin kaygı seviyesi yüksek kişilerdeki stres hormonu seviyelerini düşürdüğünü gösterdi.
Araştırmacılar ayrıca, siyah çikolatanın katılımcıların metabolizmaları ve bağırsaklarındaki mikrobik aktitivite üzerinde olumlu etkilerde bulunduğunu belirtiyor.
Proteom Araştırma Dergisi’nde (Journal of Proteome Research) yayımlanan çalışma, İsviçre’nin Lozan kentindeki bir araştırma merkezinde gerçekleştirdi.