Türkiye'de 2010 yılında yapılmış FRAKTÜRK araştırmasında, 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50'sinde osteopeni ve %25'inde osteoporoz saptanmıştır.
Türkiye'de de toplum giderek yaşlanmakta ve dolayısıyla osteoporoz önemli bir sağlık sorunu olarak öne çıkmaktadır.
Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro mimarisinin bozulması sonucunda kemik kırılabilirliğinde ve kırık eğiliminde artışla sonuçlanan ilerleyici bir metabolik kemik hastalığıdır. Osteoporoz ile ilişkili en sık görülen kırıklar; kalça, omurga ve el bileğinde meydana gelir. Ciddi kalça kırıkları sonrasında daha önce kendi başına yürüyebilenler, kırıktan bir yıl sonra yürüyemeyebilirler. Kalça kırığı olanlarda ölüm oranı, kırık sonrası iki yıl içinde %12-20'dir. Erkeklerde ölüm oranı iki kat fazladır. Hayatta kalanların %50'si bağımsız yaşama dönemezler ve birçoğu uzun süreli bakıma muhtaç olurlar. Her kırık, diğer bölgelerde de olabilecek yeni kırıkların habercisidir. Çoklu kırıklar yaşam kalitesini bozar ve ölüm oranını artırır. Kadınlar, menopoz kemik kaybını arttırdığından, osteoporoz için daha risklidirler. Osteoporoz toplumda genel olarak bir kadın hastalığı olarak algılanmaktadır. Oysa osteoporoz tanısı alan erkeklerin sayıları da gün geçtikçe artmaktadır. Çoğunlukla hasta genç bir erkekse osteoporoz olabileceği akla gelmemektedir. Böylece tanı konamayan hastaların sayısı artarken, erken tedavi yapılamadığı için bu hastalar ancak osteoporotik kırıkları olduğunda tanı alabilmekte ve tedavi ile iyileşme de güçleşmektedir.Çünkü osteoporoz, bir kırık oluncaya kadar sessiz bir hastalıktır. Bu yüzden 65 yaş üstü bütün kadınlar, 70 yaş üstü bütün erkekler, kırık için risk faktörü taşıyan bireylerde ise daha erken yaşlarda tanı ve osteoporoz derecesini belirlemek için kemik mineral yoğunluğu ölçümü (dxa) yapılmalıdır. Ayrıca düzenli yıllık boy ölçümleri yapılmalı ve yılda iki cm.den fazla boy kısalması olan ya da toplamda 20 yaşındaki boyundan dört cm. kadar boy kısalması olan kişiler osteoporoz açısından değerlendirilmelidir.
KEMİK SAĞLIĞI İÇİN NELER YAPILMALI? Yaşa ve cinsiyete göre yaşam boyu yeterli kalsiyum alımı. Vitamin D yeterliliğini temin etme. Sigara içiminin önlenmesi. Alkol alımının kısıtlanması. Düşmelere karşı önleyici tedbirlerin alınması. Kalça koruyucuların kullanımının önerilmesi. Sırt ekstantör egzersizleri, yürüyüş, denge egzersizleri, ağırlık egzersizleri, aerobik, tenis, plates, yoga gibi egzersizler önerilir. Orijinal Yoga Sistemi ile kemik erimesinden kurtuldum.
YAJ: SİZİ BİRAZ TANIYABİLİR MİYİZ? AC: Ben Ayşen Cankat. 1963 doğumluyum, gıda mühendisiyim. Evliyim, bir çocuğum var, çalışma hayatında bulundum, emekli oldum.
YAJ: KEMİK ERİMESİ RAHATSIZLIĞI İLE İLGİLİ NELER YAŞADINIZ? AC: Emekli olduktan sonra ileri derecede Osteoporoz olduğu saptandı. Ve her sene ölçtürüyordum, gittikçe daha kötü oluyordu. En sonunda doktorlardan birisi Eğitim ve Araştırma Hastanelerine gidersem orada neden kemiğin kalsiyumu alamadığını, daha doğrusu niye bu kadar tedavi veriliyor ama hiç bir ilerleme yok anlaşılabilir dedi, aksine düşünce kırık riski vardı, o derece.
YAJ: ORİJİNAL YOGA SİSTEMİNİN HASTALIKLARINIZA NASIL ETKİLERİ OLDU? AC: Yoga Academy'ye ilk başladığım sıralarda fiziksel olarak bazı zorlanmalar yaşadım, omurgadan dolayı. Hocalarımız bunların geçici olduğunu yavaş yavaş açılacağını söylediler, ben de devam ettim. Yaklaşık 6 ay sonra ölçüm yapıldığında kemik erimesinin hızlı ilerlemesinin durduğu saptandı. O zaman doktorum da"çok ilginç" dedi."çok güzel ne yapıyorsan devam et"dedi. Bir daha ondan sonra zaten hiç doktora gitmedim.
YAJ: ŞU AN SAĞLIK DURUMUNUZ NASIL? AC: Sadece D vitamini, Kalsiyum ve içinde Magnezyum içeren bir ilaç daha doğrusu vitamin olarak kullanıyorum. Kullandığım diğer tüm ilaçları doktor kontrolünde Orijinal Yoga Sistemi'nden sonra artık kullanmıyorum. Bu arada omurgam 3 cm kadar kısalmıştı hastalık döneminde, 1,64 cm. idim, kemik erimesi olduğu dönemde 1,61 cm ölçülmüştü, şuanda 1,63 cm. Kaynak: YOGA ACADEMY JOURNAL