Günümüzde kadınlar gebe kaldıklarında sanırım en çok duydukları sorulardan biri budur: Normal mi? Sezeryan mı?
Bu durum acaba tıbbi olarak nasıldır? Yani sezeryan normal doğumun alternatifi midir? Bugünkü yazımızda isteğe bağlı, yani hiç sebep yokken yapılan sezeryan ile doğal doğumun farklarını inceleyelim.
Doğal doğum derken; kadına ve bebeğe saygılı, müdahalelerden olabildiğince uzak, mahremiyetin korunduğu, doğumdan sonra anne ve bebeğin mümkün olan en kısa sürede ten tene buluşturulduğu, kordonun geç kesildiği bir doğumdan bahsediyoruz. Elektif sezeryan derken ise henüz doğum belirtileri başlamadığı halde planlanarak yapılan bir bebeği çıkarma ameliyatından bahsediyoruz. Elbette riskli gebeliklerde başvurulan gerekli ve anne ile bebeğin hayatının kurtarıldığı durumlar konumuz dışıdır. Böyle bir durumda "aman sezeryan yapılmasın" demek anne ve bebeğin hayatı ile oynamak demektir.
Doğal normal bir doğumda doğum kendiliğinden başlamıştır. Böylece doğumun hormonları salgılanmaya başladığı için anne de bebek de oksitosin dediğimiz aşk hormonunun içinde yüzmektedirler. Oksitosin doğal olarak salgılandığında anne şiddetli ağrılar hissetmez çünkü anne zorlanmaya başladığında bu defa endorfin dediğimiz morfinden kat kat güçlü bir ağrı kesici salgılanır. Endorfin salgılanınca anne değişik bir bilinç düzeyine geçiş yapar. Bu bilinç düzeyinde zaman algısı değişir. Böylece anne ne kadar sürede doğurduğunu tam olarak anlayıp hatırlayamaz. Bu iki çok önemli hormonumuzla beraber prolaktin dediğimiz sütün yapımını sağlayan annelik hormonumuz da salgılanır. Bu sayede bebek doğar doğmaz sütü hazır demektir. Doğumun sonuna doğru adrenalin salgısı da artarak endorfinle iyice aşkın duygular yaşayan ve hafif uyuklayan anneyi doğum odasına geri getirir. Son bir kuvvetle ıkınmasını sağlar. Anne ıkınma refleksi ile bebeğini kuvvetle dışarı iter.