Menopoza giren kadınların koku alma fonksiyonlarında ciddi düşüşler olduğunu söyleyen Doç. Dr. Aytuğ Altundağ, "Yapılan bilimsel çalışamalar koku alma duyusunu kaybeden insanların ortalama yaşam süresinde diğer insanlara göre 5 yıl daha kısalma saptanmıştır" dedi. Aytuğ Altundağ, özellikle yaşlanma ile birlikte gençlik dönemlerinde erkeklerden daha iyi koku alan kadınların koku alma fonksiyonlarında azalma olduğunu ve menopoz sonrası dönemdeki hormon tedavileri ile bu fonksiyonlarda da düzelme saptandığını belirtti.
Doç.Dr.Aytuğ Altundağ koku alma fonksiyonu şöyle açıkladı:
"Kokuyu almak için üç basamaklı bir sistem vardır. Bunlardan birisi burnumuzun tepe noktasında yer alan koku alanıdır. Her iki burun deliğinde yaklaşık 1.5 santimetrekarelik bir alanı oluşturur. Koku molekülleri ile koku algılayıcı hücreler bu alanda etkileşime uğrar ve elektriksel bir aktivite oluşur. Daha sonra bu elektriksel sinyal ile beyindeki koku soğancığına ulaşır. Koku duyusu dışında diğer tüm duyular beyinle ilgili merkezlere gitmeden önce talamus adını verdiğimiz bölgeye uğrarlar. Fakat koku duyusunda talamus yerine ön işleme merkezi gören yer koku soğancığıdır. Koku soğancığında kokunun ön işlem merkezi gerçekleştikten sonra ilgili koku merkezine koku sinyali gider ve koku duyusunun algılanması gerçekleşmiş olur. Üç basamaklı sistemin sağlam olması koku duyusunun gerçekleşmesi için şarttır. Koku duyusunu değerlendirirken de bu 3 sistemin tek tek ele alınması şarttır. Koku duyusunu algılayarak neler kazanırız. Bir kere dış dünyadaki tehlikelere karşı uyarıları erken alırız. Duman, gaz kaçağı, zehirli maddelere maruziyet esnasında bir erken uyarı sistemi gibi çalışır koku duyusu. Bunun dışında yemeklerden lezzet alırız. Beslenmemizi daha keyifli düzenleriz. Etrafımızda karşı cinsin kokusunu alarak seksüel ilişkilerimizi düzenleme konusunda sinyal alırız. Kendi kişişel hijyenimiz hakkında bize her an bilgi verir koku duyumuz. Eğer koku duyumuzu kaybedersek tüm bu durumlarda yaşam kalitemizde ciddi oranda bir azalma meydana gelecektir".
Altundağ, koku alma bozukluğunun nedenlerini şöyle sıraladı:
"Koku alma bozukluğunun en sık üç nedeni sırasıyla; üst solunum yolu viral enfeksiyonları sonrasında gerçekleşen koku duyusu kaybı, burun eti büyümesi, burun eğriliği, sinüzit ve tümör gibi burun içi hastalıklar ve kafa travmalarıdır. Bu üç durum koku alma bozukluğunun yüzde 70’ini oluşturur. Bunun dışında diğer nedenler genetik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, toksik-kimyasal maddelere maruz kalmak, guatr ve diabet gibi hormonal hastalıklar, bazı psikolojik hastalıklar sayılabilir".
Altundağ, koku alma bozukluğunun en iyi koku alma testiyle değerlendirildiğini belirterek, "Bunun için yapılması gereken testin bir koku laboratuvarında yapılmasıdır. Bu testte Türk toplumuna uygun kokular hastaya koklatılır ve koku laboratuvarında ölçüm yaılır. Bunlar hastanın cevabına göre şekillenen koku testleridir. Birde hastanın cevabında bağımsız olarak koklama aktivasyonuyla yaptığı anda oluşan elektirksel sinyalleriyle yapılan testler vardır" dedi.
Altundağ şunları kaydetti:
"Koku alma bozukluğu nelere yol açtığını baktığımızda koku duyusu ile neleri kazandığımıza bakalım. Örneğin grip olduğunuz zaman burnunuz tıkalı olduğunda yediğiniz çorba yada içecekte bu tatları algılayamazsınız. Lezzet algınızda azalma iştahınızda azalmaya ve sonrasında kilo kaybına yol açabilir. Bununla beraber depresyon bulguları ortaya çıkabilir. Yani yaşam kalitenizde azalmaya bağlı depresyon bulguları artar. Bunun dışında besin zehirlenmesine daha sık maruz kalırsınız. Çünkü bozulmuş yiyecekleri fark edemezsiniz. Ev kazalarına daha çok maruz kalınır. Tencere tava yakmak, temizlik malzemelerine bağlı olarak zehirlenmek gibi. Kişisel hijyeninizi ayarlayamazsınız. Yapılan bilimsel çalışamalar koku alma duyusunu kaybeden insanların ortalama yaşam süresi diğer insanlara göre 5 yıl daha kısalmaktadır".
Altundağ, koku alma bozukluğunun tedavisiyle ilgili "Koku alma bozukluğu tedavisinde her geçen gün yeni tedaviler ortaya çıkmaktadır. Bizler de Türkiye'den bu tedavi yöntemlerine yakın zamanda bir katkıda bulunduk ve daha önce kullanılan tedavi yöntemlerini geliştirerek diğer ülkelerde de kullanılmasını sağladık. Koku duyusunun kaybında en önemli yaklaşım nedene yönelik tedavidir. Hastalık burunla mı alakalı, burun eti büyümesi mi var, kemik ve kıkırdak problemi mi, sinüzit mi yoksa burun dışı bir neden mi var, bu ortaya konulmalıdır. Özellikle alerjik zeminde oluşan rahatsızlıklar uzun süre tedavi edilmezse ameliyat yapılsa bile ve içerideki hava yolu açılsa bile koku alma bozukluğu geri gelmeyebilir. Alerjik hastalar bu yüzden doktor takibini sıklıkla yaptırılmalı. Grip olan bir hastanın da "nasılsa geçer" diye koku alma bozukluğunun 1 haftadan fazla sürmesi durumunda beklememesi ve doktora gitmesi gerekir. Çünkü koku eğitimi ve koku antremanları dediğimiz belli kokuların hastaya hastalık sürecinde verilip koku alıştırmaları yapması hastalığın iyileşme sürecini kısaltmaktadır" dedi.
Altundağ, kadınlar ile erkekler arasında koku alma farkını, şöyle yorumladı:
"Özellikle kadınlarda yapılan çok sayıda araştırma var. Menopozla-koku alma bozukluğu arasında ciddi ilişkiler bulunmuştur. Hastalar menopoz dönemine girdiklerinde koku alma fonksiyonlarında çok büyük azalma var. Menopoz öncesi kadınlar erkeklerden çok daha iyi koku alır. Menopoz sonrası ise koku keskinliğinde erkeklere yaklaşırlar. Bu hastaların hormon tedavisiyle hormon dengeleri düzeldiğinde koku alma fonksiyonlarında düzelmeler görülmüştür".
Doç.Dr.Aytuğ Altundağ yaşlılıkla ilgili süreçler için önemli bir uyarıda bulundu "Özellikle 60-65 yaşlarında koku eşiklerinde ciddi değişimler olur. Yaşlanmayla ilgili koku alma bozukluğunun mutlaka doktorlar tarafından araştırılması gerekmektedir. Bu durum alzheimer, parkinson, depresyon gibi bir durumun ön bulgusu olabilir. Bu nedenle kişilerin görme ve işitme muayenesi gibi mutlaka koku muayenesi de yaptırması özellikle ileri yaş döneminde gereklidir."