Bahar geldi. Doğa, geçirdiği kış mevsiminin ardından yeniden hareketlenmeye başladı. Her yerde bu uyanışı izlemek mümkün: ağaçlar, otlar, filizler, sürgünler, çiçekler gibi bütün bitkiler canlanıyor. Aynı şekilde bütün hayvanlar da bitkilerin bu devinimine ayak uydurmaya çalışıyorlar. Peki biz de bu hıza ayak uydurabiliyor muyuz?
Bazılarımız için mevsim ne olursa olsun, günler sanki sırtlarında bir çuval taş ile yokuş çıkmaya benziyor. Her gün yorgunluk içinde geçiyor ve ne kadar dinlenirlerse dinlensinler bir türlü kendilerine gelemiyorlar. Sabahları zor uyanıyor ve güne hızlı bir başlangıç yapabilmek için kahve veya sigara gibi uyarıcılara ihtiyaç duyuyorlar. Kas ağrıları, uyku bozuklukları, zihinsel performansın bozulması, alerjiler ve boğaz yanması bu tabloya eşlik eden belirtilerin başında geliyor. Bu koşullar altında günümüz yaşamının yüksek beklentilerine yetişebilmek için olağan üstü çaba harcamalarına rağmen, içine bulundukları durumdan tatmin olamadıkları için bir de depresyon ve anksiyete ile uğraşmak zorunda kalıyorlar.
Bugün Kronik Yorgunluk Sendromu olarak adlandırdığımız bu tablonun altında çok sayıda nedenin yattığı düşünülmekte. Ancak bu kadar farklı nedenin ortak kesişim alanı olarak hücrelerin enerji kullanımdaki zorluğu görebiliriz. Bu zorluğu temelde iki ana başlık altında ele alabiliriz:
Kronik Yorgunluk Sendromunun Temel Nedenleri
• Hücreye gelen oksijenin, gıdaların ve yardımcı maddelerin yetersizliği ve mitokondrilerin (hücre içi enerji santralleri) zorlanması
• Atık madderin atılımındaki zorluklar ve hücrelerin içinde bulunduğu temel maddenin atıklarla yığınlanması
Birçok kişi stres ve kronik yorgunluk sendromunda yüksek miktarlarda kahve ve şekere daha çok ağırlık vermektedir. Kısa dönemde bunlar enerji sağlasalar da aşırı miktarda kafein ve rafine karbonhidratlar kronik yorgunluğu ağırlaştırabilir. Bunun sonucunda baş ağrıları, aşırı uyarılmalar ve gerginlikler, konsantrasyon sorunları ortaya çıkabilir. Stres ve yorgunluk döneminde kan glükozunu dengelemek daha zor olduğu için, rafine karbonhidratların alımını azaltamak çok önemlidir. Bu durum kan şekerinin aşırı miktarda oynamasına ve şeker düzeylerinin düşmesine neden olur (reaktif hipoglisemi).
Stres, Yorgunluk ve Bitkinlikte Önerilen Gıda Takviyeleri
-5-10 mg demir, 10-20 mg çinko, 200 µg selenyum içeren dengeli formüller
Demir ve çinko eksikliği kronik yorgunluğa neden olabilir. Streste çinko ve selenyum gereksinimi artar.
-B vitamini kompleksleri
25 mg Vitamin B1, B2, B6 (en az 100mg), Niasin, Pantotenik asit ve 0,8 mg Folik asit'ten oluşan formül
Enerji metabolizmasındaki öneminden dolayı B Vitamini düzeylerindeki eksiklikler yorgunluğa neden olabilir. Stres, aktivite ve enerji tüketiminin arttığı zamanlarda B Vitaminlerine gereksinim de artar.
-Vitamin C
0,5-2 g
Streste artan oranlarda tüketilir.
-Vitamin B12
25-50 µg (emilim bozukluğu olan kişilerde 1 mg i.m.)
Vitamin B12 eksikliği kansızlığa, yorgunluğa ve depresyona neden olabilir; yaşlılarda daha sık görülür.
-L-triptofan
1-2 g
Uyku düzenleyicidir.
-Magnezyum
400-600 mg
Sakinleştirici etkisi vardır
-Coenzim Q10
200-300 mg
Antioksidan; kalp-dolaşım fonksiyonlarını düzenler; enerji metabolizmasında yeri vardır.
-Aminoasitler
(Sistein, Glutamin, Glisin) Streste gereksinim artar (Glutatyon)
Multivitamin kombinasyonları, bedenin eksikliklerini tamamlamak için yararlı ürünlerdir.
Diğer taraftan kronik yorgunluk sendromunun oluşmasını ve şiddetini belirleyen esas etken, hücrelerin içinde bulunduğu temel maddenin aşırı yüklenmesidir. Burada biriken toksinler hücrelerin görevlerini yerine getirmelerini zorlaştırır. Bunun sonucunda bedene yeterli miktarda besin alınsa bile, hücreler bunları verimli bir şekilde kullanamazlar. Özellikle, temel maddede oluşan yığınlanma, hücre içindeki enerji santralleri olan mitokondrileri olumsuz etkiler.
Kronik Yorgunluk Sendromunun Altında Yatan Temel Nedenler
•Odaklar ve bozucu alanlar
•Bağırsak bakteri dengesinin bozulması ve gıda intoleransı
•Bağışıklık sistemi bozuklukları ve alerjiler
•Ağır metal ve kimyasal toksik yüklenmeler
•Kronik virüs enfeksiyonları
•Toplam stres yükü
•Elektro manyetik alanlar
Ancak planlı ve hedefe yönelik detoks programları ile bağ dokusu ve temel maddeyi arındırabiliriz. Bunun için ilgili yığınlamanın olduğu bölgeleri belirleyip, bunları bu lokal noktalara ulaşana kadar temizlemeliyiz. Sağlık içinde bir yaşam, ancak hücrelerimizin temiz ve sağlıklı bir ortamda (temel maddenin içinde) var olabilmeleri ile mümkündür. Bedenimizin kaynaklarını tamamen tüketmeden ne kadar verimli kullanabilirsek, yaşamımızdan da o kadar keyif alabiliriz. Yani, bugünkü başarılarımızın ve deneyimlerimizin tadını çıkartmak için de enerjimizin kalması gerekir. Unutmayalım, yaşam, sağlıklı ve dengeli bir akıl – beden – ruh bütünlüğü içinde çok zevkli bir serüvendir.