Korneanın sivrileşip incelmesi sonucu oluşan göz hastalığı keratokonus, en sık gençlerde görülüyor
Korneanın sivrileşip incelmesi sonucu oluşan göz hastalığı keratokonus, en sık gençlerde görülüyor. Hem genetik hem de çevresel faktörler nedeniyle oluşan hastalık geç teşhis edildiği takdirde kornea nakli gerekebiliyor.
Özellikle sıcak, toz ve alerjenlerin yoğun olduğu ülkelerde sıkça rastlanan keratokonus hastalığı korneanın öne doğru sivrileşip incelmesi sonucu ortaya çıkıyor. Özellikle 15-30 yaş arası gençlerde sık görülen hastalık, kornea naklinin birincil nedeni olarak gösteriliyor. Keratokonusun Türkiye'de en sık Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz sahillerinde rastlandığını belirten Dünyagöz Altunizade Hastanesi’nden Op. Dr. Methiye Önder, “Hastalığın oluşmasında hem genetik hem de çevresel faktörler rol oynuyor. En önemli çevresel faktör ise gözü kaşıyıp ovuşturmak yoluyla korneaya zarar vermek” dedi.
Miyop ve Astigmatla Karıştırılabilir
Hastalığı 40’lı yaşlara kadar ilerlemesini sürdürebildiğini, sonrasında artışın yavaşlayarak durduğunu söyleyen Op. Dr. Önder şu bilgileri verdi: “Hastalığın gelişmesinde alerjik göz rahatsızlıklarına sık rastlanır. Sürekli ovalama korneayı tahrip ederek genetik olarak yatkın kimselerde korneada sürekli harabiyete neden olduğu, bu durum ise dokuda incelmeye ve erimeye neden olur. Tipik olarak bir göz daha çok etkilenir, diğeri onu takip eder. Çoğu zaman hastalık rutin göz muayenelerinde miyop, astigmat ve göz tembelliği ile karıştırılabilir. Bu durum ise hastalığın tanısının gecikmesine yol açar. Hızlı seyreden keratokonuslarda korneanın aşırı incelmesi ile kornea aniden aşırı ödemli,bembeyaz hale gelebilir. Bu evrede hastalık en ileri safhasına ulaşmış demektir.”
Genetik Yatkınlık Önemli
Genetik yatkınlığın hastalığın gelişmesinde önemli rolü olduğunu vurgulayan Op. Dr. Önder, ebevenylerinde keratokonus olan çocuklarda, % 7 oranında aynı hastalığa yakalanma riski olduğunu belirtti. Keratokonusda kornea yapısı bozulup düzensiz bir yüzey oluşturduğundan, hastaların genellikle gözlükten fayda görmediklerini belirten Op. Dr. Önder, “Keratokonus tanısında keratometrik ölçümlerde yükselme, kornea kalınlığında azalma, düzensiz astigmatizma gibi belirtiler görülür. Kesin tanı kornea topografisidir. Topografide hastalığın tanısı ve evrenlenmesi belirlenerek tedavi planlanır” diye konuştu.
Gözlük Fayda Etmiyor
Keratokonus hastalarında görme oranı gözlükle dahi artırılamıyor ve yaşla beraber hastalık da ilerliyor. Bu nedenle keratokonus hastalarında görmeyi artırmak için kontakt lens tercih ettiklerini ifade eden Op. Dr. Önder sözlerine şöyle devam etti: “Şimdiye kadar kullanılan yarı sert kontakt lensler dışında, kullanımı kolay hibrit yapıdaki lenslerle allerjisi olmayan hastalarda görme kalitelerini artırmaları mümkün olabiliyor. Çeşitli nedenlerle kontakt lens kullanamayan hastalarda hem görmeyi artırmak,aynı zamanda ilerlemeyi yavaşlatmak,durdurmak için cerrahi uygulama gerekebiliyor. Cerrahi yöntemlerden ilki ‘Halka’ ameliyatı. Bu ameliyat tekniğinde bıçak kullanılmadan laserle açılan kanalların içine halka takılarak korneanın gerilmesi ve merkezi korneanın sivriliğinin azaltılması amaçlanıyor. Bunun yanı sıra ‘Kerafleks’ denen özel mikrodalga uygulamasıyla hastanın korneasının sivriliğinin azaltılması amaçlanıyor. Bu son uygulama umut vaat etse de henüz yöntemin etkinliğini gösteren uzun dönem sonuçları yoktur.”
Korneaya B2 Vitamini
Hastalığın 40'lı yaşlara kadar ilerlediğini dile getiren Op. Dr. Önder, hastalığın ilerlemesini durdurmak için son yıllarda bir yöntem keşfedildiğini söyledi. Bu yöntemde korneaya yarım saat süresince, “Riboflavin” denilen B2 vitamini uygulandığını ifade eden Op. Dr. Önder, “Vitaminin göze geçebilmesi için yüzey kazınıyor ve ultraviole ışık uygulaması yapılıyor. Yapılan çalışmalar, bu ameliyatın uygun hastalarda uygulandığında hastalığı yüzde 90’a varan oranda durdurduğunu gösteriyor. Ancak ameliyatın yapılabilmesi için birinci kriter korneanın yeterli kalınlıkta olması. Korneanın çok ince olduğu vakalarda gözün zarar görme olasılığı bulunduğu için bu ameliyat tekniği uygulanamıyor. Bu tekniğin uygulandığı hastalarda, hastalığın seyrinin durağan hale gelebildiğini ve mevcut görmenin korunduğunu gözlemekteyiz” diye konuştu.