Bir denge organı olan iç kulağın içinde gözle görülemeyecek kadar küçük kum tanesi gibi kristaller bulunduğunu, bunların darbe, uzun süreli yolculuklar, geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonları gibi birçok nedenle yerinden oynayarak denge sistemini uyardığını belirten Özgirgin, “iç kulak farklı kompartmanlardan oluşan bir organımızdır.
Vestibül adını verdiğimiz ve bizim daha ziyade yer çekimine karşı dengemizi sağlayan bu organımızdaki ‘otolit’ denilen kristallerin hareket halindeki dengemizi sağlayan yarım daire kanallarına kaçması ile baş dönmesi oluşur. Hareketimize bağlı bu kristallerin oynaması kanalların içinde bulunan sıvıları ve de dolayısıyla denge hücrelerini hareketlendirir ve sonuçta baş dönmesi hissi ortaya çıkar” dedi. Özgirgin, ani başlayan ve saniyeler süren şiddetli baş dönmesine, hızlı göz hareketleri, bulantı, kusma, çarpıntı, terleme gibi yakınmaların da eşlik edebileceğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Bu tür baş dönmelerinin tedavisinde ilaçların yeri yoktur. Ama kristallerin mutlaka asıl yerlerine geri dönmesi gerekir. Bu da bazı manevralar ile mümkün olur. Ancak sağımızda ve solumuzda ayrı ayrı 3 er yarım daire kanalı olunca işler biraz karmaşık hal alır. Öncelikle bu kristallerin hangi yarım daire kanalını etkilediğini bulmak gereklidir ki uygun manevrayı yapabilelim. Uygun manevralar özel tasarlanmış cihazlarla mümkün olmaktadır. Hastaların yarısına yakın kısmı kendiliğinden de düzelebilmektedir.” Doğru tanı ve tedavi için şikayetler ortaya çıkar çıkmaz bir uzmana başvurulması önerisinde bulunan Özgirgin, tedavide belli bazı hareketlerle kristallerin yerine yerleştirildiğini ifade etti.