TEK SUÇLU TANSİYON DEĞİL: Oldukça sinsi seyreden glokom hastalığının en önemli nedeni; göz tansiyonunun yükselmesi ve görme siniri üzerine baskı yaparak sinir hücrelerinde ölüme yol açması. Bu nedenle uzun yıllar "göz tansiyonu hastalığı" olarak ifade edildi. Ancak günümüzde göz tansiyonu yüksekliğinin glokom hastalığı gelişmesinde en büyük faktör olduğu kabul edilmekle birlikte, normal tansiyon değerlerinde de görme sinirinde hücre ölümünün başlayabileceği biliniyor. Bu son durum "Normal ya da düşük tansiyonlu glokom" olarak da tanımlanıyor.
FARKLI ETKENLER VAR: Bunun dışında, ölçülen göz tansiyonu değeri üst sınırdan yüksek çıkan ama göz sinirinde hiç hasar olmayan olgular da mevcut. Bu durum ise "Oküler Hipertansiyon" olarak ifade ediliyor ve tedavi gerektirmeyen ama takibi gereken bir durum . Kısacası; glokomda sadece göz tansiyonu değerleri esas alınarak tanı konulmuyor, birçok farklı faktörün dedikkate alınması ve ek tetkik yapılması gerekmektedir..GEÇ KALINDIĞINDA GERİ DÖNÜŞ YOK!'GLOKOM KRİZİ'NE DİKKAT: Genellikle sinsi seyirli bir hastalık olan glokom, çoğu zaman erken evrelerde hiç bir şikayete yol açmıyor. Önce çevre görmeyi azalttığı için erken evrede bulgu vermiyor.Son evrede ana görmede kayboluyor. Ne yazık ki sinirlerde olan hasar erken evrede yakalanamazsa geri dönüş olamıyor. Bunlar dışında çok ani ve çok yüksek değerlere ulaşan göz tansiyonu değerleri 'glokom krizi' olarak adlandırılıyor ve ciddi göz ağrısı, bulantı, kusma, görme kaybı ve kızarıklık şikayetleriyle kişilerin acil servise başvurmasına yol açıyor. Bu acil durum da eğer erken müdahale edilmezse görme kaybı ile sonuçlanıyor.TESADÜFEN TEŞHİS KONULUYOR: Bunlar dışında pek çok başka nedene de bağlı olabilecek; göz ve baş ağrıları, zaman zaman bulanık görme, ışıkların çevresinde renkli halkalar görme gibi bulgular olabiliyor. Ancak bu belirtilerin çoğunu hastalarda görmüyor ve çoğu zaman sadece gözlük muayenesine gelmiş hastalarda tesadüfen glokom teşhisi konuluyor. Bu nedenle her yaş grubunun yılda en az bir kere göz muayenesine gelmesi büyük önem taşıyor.ŞEKER VE MİGREN HASTALARI İLE 40'INI GEÇENLER YILDA BİR KEZ GÖZ MUAYENESİNE!Glokom hastalığının ortaya çıkmasında genetik faktörler önem taşıyor. Birinci derece akrabalarda glokom hastalığı olması riski artırıyor. Yaşla birlikte glokom riski de artıyor. Özellikle 40 yaş sonrası gittikçe artan bir oran söz konusu oluyor. Her yaş grubuyla birlikte özellikle bu gruptaki kişilerin yılda bir kez göz muayenesi yaptırması gerekiyor.Ayrıca yüksek miyopi ve hipermetropiler, romatizmal hastalıklara bağlı göz tutulumu olan hastalar, göz yaralanması ve ameliyatı geçirenler, göz ve vücutla ilgili kortizon tedavisi alanlar ve diğer bazı ilaçlar, şeker hastalığı, hipertansiyon ya da tam tersi düşük tansiyon, kansızlık halleri, migren ve dolaşım bozukluğu olan hastalar risk grubunda bulunuyor.ANNE KARNINDAKİ BEBEKTE DE 'DOĞUMSAL GLOKOM' OLABİLİRGlokom hastalığı bebeklerde de görülebiliyor. 'Doğumsal glokom'; gözün yapısında, anne karnındayken meydana gelen anatomik bir bozukluk sonucu ortaya çıkıyor. Doğumsal glokomda, bebeklerin gözlerinin normalden iri olması, aşırı sulanma ve ışığa hassasiyet gibi bulgular oluyor ve acilen doktora başvurulması gerekiyor.GLOKOM HASTALIĞINDA EN ETKİLİ TEDAVİ: ERKEN TEŞHİS!İLK ADIM DAMLA TEDAVİSİ: Günümüzde erken teşhisle glokom hastalığı rahatlıkla tedavi edilebiliyor. Tedavinin ilk aşamasında göz içi basıncını düşüren damla tedavisi uygulanıyor. İlaç tedavisi dışında lazer ve cerrahi tedavi uygulanması de gerekebiliyor. Bunlar, göz içi sıvının dışarı atılmasını kolaylaştırmak amacıyla yapılıyor.ÖMÜR BOYU TAKİP GEREKİR: Tüm bu süreçte hastaların tedaviye uyumu büyük önem taşıyor. Hastalar damlalarını aksatmamalı ve rutin kontrollerine gelmeli. Glokom ilaçlarının, çoğu zaman ömür boyu kullanılması gereken ilaçlar olduğu unutulmamalı.Bu ilaçların zaman içinde değişimi gerekebilir.SÜREKLİ DOKTOR DEĞİŞTİRMEYİN: Tedavi süreciyle ilgili en önemli nokta; glokom gibi takibi önemli bir hastalıkta sürekli hekim ve hastane değiştirmek uygun değildir. Tedavi yaklaşımları, test aletlerinin kullanımı, cinsi vb. değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle hastaların güvendikleri bir merkez ve hekim belirleyip, takiplerine sürekli orada devam etmeleri çok daha doğru ve güvenli sonuç veriyor.