Fototerapi, elektromanyetik spektrumun non-ionize kısmını oluşturan ultraviyole (UV) ışınlarının çeşitli deri hastalıklarının tedavisinde kullanılmasına verilen isimdir. Ancak doğal güneş ışınları tüm yıl boyunca mevsimsel farklılıklar ve meteorolojik koşullara bağlı olarak karasız bir şekilde dünyaya ulaştığından güvenilir bir kaynak değildir. Bu nedenle günümüzde bu ışınları üretecek artifisyel kaynaklar yani fototerapi cihazları kullanılmaktadır.
Tarihsel olarak bakıldığında eski medeniyetlerin birçoğunda tedavi edici gücü olan bir güneş Tanrısı'na tapıldığı görülür. Binlerce yıl önce eski Mısır ve Hindistan'da doğal güneş ışınlarının çeşitli deri hastalıklarının tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir. Ultraviyolenin standardize bir tedavi yöntemi olarak ilk kullanımı ise 1920'lerde, ultraviyole ışığı yanında katran içeren bir kremin uygulandığı kombine tedavi yöntemi ile olmuştur. Goeckerman rejimi adı verilen bu yöntem 1970'lere kadar sedef ve egzama tedavisinde standart bir tedavi protokolü olarak kullanılmıştır. 1970'lerden itibaren ise modern fototerapide kullanılan Ultraviyole A (UVA) ve Ultraviyole B (UVB) ışınlarını sağlayan cihazların üretilmesiyle ultraviyole ışınları ile deri hastalıklarının tedavisinde yeni bir çığır açılmıştır. UVB ışınlarının hafif bir pembelik yaratacak dozda sedef hastalarına uygulandığında sedefin daha hafif formlarını tedavi edebildiği görülmüştür. Bunun ardından 1980'lerde dar band UVB ışını sağlayan fluoresan lambaların üretilmesiyle sedefin daha etkili ve güvenli bir şekilde tedavi edilebildiği ortaya çıkmıştır. Deri hastalığının türüne ve hastanın önceki tedavilere yanıtına bağlı olarak tedavi geniş band UVB (290-320 nm), dar band UVB (311 nm) ya da UVA (320-400 nm) ışınlarının kullanılmasıyla uygulanıyor. Biyolojik olarak en aktif dalga boyu aralığı UVB'dir. UVB tedavisinde amaç bir yandan tedaviye yanıtı artırmak diğer taraftan ultraviyolenin kısa ve uzun dönemde görülebilecek yan etkilerinden hastayı korumaktır. Yeni geliştirilen bir teknoloji olan dar band UVB'nin kullanımı ile bunu amaçlamaktayız. Yapılan araştırmalarda UVB dalga boyu aralığında, tedavi edici etkinin en yoğun olarak (311) dalga boylarında olduğu saptanmıştır. Bu nedenle hasta diğer dalga boylarına gereksiz şekilde maruz kalmadan sadece dar bir bantta ışın vermek üzere üretilmiş cihazların kullanımıyla bir yandan etki artırılırken diğer yandan yan etkiler minimize edilmektedir. Fototerapi en sık sedef hastalığının tedavisinde kullanılır. Ayrıca vitiligo, bir tür deri kanseri olan mikozis fungoides, parapsoriasis, liken planus, pityriasis lichenoides hastalığı, jeneralize kaşıntı ile atopik egzama, palmoplantar püstülozis, güneş alerjisi, morfea, pityriasis rosea gibi deri hastalıklarında da bu yöntemden faydalanılıyor. Hücre döngüsüne etki: UV ışınları, hücre içindeki DNA sentezini baskılar. Böylece sedef hastalığı gibi DNA sentezinin arttığı hastalıklarda bu sentezin baskılanmasıyla deri hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatır ve aşırı hızlanmış çoğalmayı kontrol altına alır. Derideki bağışıklık hücrelerinin fonksiyonlarının baskılanması: Prostaglandin ve sitokinlerin salınımını tetikleyerek, sitokin ve sitokin reseptör ekspresyonlarında değişikliklere yol açarak deride bağışıklığı etkiler. Ancak bunu yaparken normal bağışıklığımız etkilenmez. Bu mekanizmanın sedef ve egzama tedavisinde iyileştirici etkisi bulunmaktadır. UV derinin kalınlaşmasını ve bronzlaşmasını sağlayarak daha az UV'nin deriye girmesini sağlar.